Hızlı üretilmiş, seri tüketime uygun, yapay kokan metinler…
Peki ya okurun ruhunu besleyen, üzerinde emek harcanmış, sindirimi kolay “gerçek gıda” nerede kaldı? Amatör bir yazarın, yapay zekâ çağında emeğin ve duygunun mücadelesine dair samimi bir feryadı.
Bugün de “fastfood” tadında köşe yazarlarına karşıyım!
Çok fena taktım bu konuya.
Edebiyatçı değilim; ancak içsel konularımı ya da uzmanlık alanlarımı yazıya dökmeyi severim. Bu tutku, yaklaşık 15 yaşlarımda şiirler, günlükler ve içsel yaşadıklarımı metne dökme isteğim ile başladı. Ne var ki, bazen kendime “yazar” demek, bu alanda “idol” olmuş insanlara karşı bir utanca dönüşüyor.
Oysa 30 yıldır amatörce, son 2 yıldır ise basın kanalı ile yazıyorum…
Elimde 2 yıldır sürünen, başladığım, ilerleyen, hatta konusunda ilerleyip de bir türlü tamamlanmayan yazmaya çalıştığım iki kitap var. Naçizane bir yazılı basın, dijitalde de bir yerel basın ve bir de medya ajansına köşe yazarlığı yapıyorum.
Şimdi ben bunları neden anlatıyorum derseniz… Büyük bir ızdırabım var, SEVGİLİ YAPAY ZEKÂ.
Ben kullanıyor muyum? Tabi ki, o benim baş asistanım.
Benim bir köşe yazısını yazmam bazen bir haftamı alıyor.
Konuyu araştırayım, doğru bilgi vereyim derken…
Dediğim gibi, ben edebiyatçı değilim. Bazen noktalama işaretlerini unutabiliyorum, cümle yapısındaki anlamı kendi ifademde belirtsem de paragraf içinde anlam yitimine uğrayabiliyor. İşte orada sevgili asistanım devreye editörüm olarak giriyor; gerekli kontrolleri yapıyor.
Bu ara yazılarıma ara vermemi eleştiren yetkililerime sebebi bu diyorum.
Ama biliyorum ki, konu bir “TAVŞAN DAĞA KÜSMÜŞ, DAĞIN HABERİ YOK” hikâyesi oluyor.
Birçok yazarın elleriyle, daktilo ile ya da en dijital hali ile bilgisayarın metin ekranına yazan köşe yazarlarının da ızdırabı bu bence:
Yapay zekâya konuyu verip upuzun yazıları alan, noktalama işaretlerinden metin donanımına kadar yapay kokan yazarlar güncel “fast food”lar, yani.
Bir de konu uzmanı değilse… Aman Allah’ım! Bilmedikleri kelimelerle dolu bir metin, hemen yayına!
Şimdi kim ne yaparsa kendine yapar, herkesi kandırma vebali de kendine ait. Peki ben ve benim gibi emeğiyle yazan köşe yazarlarını onlardan ne ayırıyor?
Tabi ki yazıya yansıtılan derin duygu.
Yazının duygusu olur mu demeyin, tabii ki var.
Zaten dijitalleşme ile okunma sayılarını götürürken, bir de “fastfood” yazarlarla gerçek yazarların görünürlüğünün etkilenmemesi dileğiyle…
Unutmayın; fastfood metinler anlık haz verir lakin zihni yorar. Bizim amacımız ise okuyucunun zihninde iz bırakacak, sindirimi kolay ve besleyici metinler sunmak.
Aşk’la. 01.12.2025 MEDYABİR AJANS

“Çok doğru tespitler. Günümüzde seri, “tüket-tükettir” tarzı yazılar (yani ‘fast-food köşe yazıları’) edebiyatın ve düşüncenin ruhunu kurutuyor. Sizinki gibi, üzerinde emek verilmiş, okurun zekâsını ve ruhunu besleyen metinler okumaya her zaman değer katıyor. Emeğinize ve üslubunuza saygı duyuyorum — lütfen yazmaya devam edin.”