Vahit Sunar

Konuştuğumuz dilin farkındamıyız?

featured

Bugün sizlerle bir milletin en derin kimlik unsuru olan dilden, söz etmek istiyorum.

Dil… Sadece kelimelerin, harflerin ya da seslerin yan yana gelmesinden oluşan bir yapı değildir. Dil, bir toplumun hafızasıdır; düşünme biçiminin, duygusal dünyasının ve varlığı anlamlandırma tarzının en saf yansımasıdır.

Sevincimizde, kederimizde, bizleri birleştirerek hissiyatımızı en doğru biçimde ifade etmemizi sağlayan dilimiz, bu toplumun kalbi gibi atan; ruhu gibi derinlerde yaşayan ve onu geleceğe taşıyan en güçlü aynadır.

Her bir kelime, geçmişten günümüze taşınan bir iz gibidir; atalarımızın yaşadığı sevinçleri, acıları, gelenekleri ve deneyimleri içinde barındırır. Düşünün ki her bir kelime, geçmişle bugün arasında, bugün ile yarın arasında bir köprüdür.

Köprüden bir taş çekmek yani bir kelimeyi kaybetmek, yalnızca o kelimeyi kaybetmek değildir; o kelimenin taşıdığı anlamları, kültürel birikimi, tarihsel hatıraların yanı sıra geleceği de kaybetmek demektir.

Dil, kültürün kendisidir. Dil olmadan kültür olmaz, kültür olmadan da dil yaşayamaz.

İnsan, düşündüğünü dil aracılığıyla kavrar. Bir toplumun dili değişirse, düşünme biçimi de değişir. Dil yalnızca iletişim aracımız değil düşünce biçimimizin de temel taşı olması nedeni ile Türkçemizin saflığını ve bütünlüğünü korumak kültürel kimliğimizin de korunması demektir.

Ne yazık ki, geçmişte olduğu gibi “dilde yabancılaşma” dediğimiz bir sorunla karşı karşıyayız.

Yabancı kelimeler, farkında olmadan günlük konuşmalarımıza yerleşiyor. “Kahve break”, “online toplantı”, “feedback” gibi ifadeler artık hayatımızın bir parçası olmuş durumda.

Bir millet, kendi kelimeleriyle düşünmeyi unuttuğunda, kendi kimliğinden de uzaklaşmaya başlar. Diline sahip çıkan toplumlar, kültürlerine de sahip çıkar. Çünkü dil; kimliğin, tarihin ve hafızanın evidir.

Dilimiz sadece geçmişimizi hatırlamak değil, geleceğimizi de inşa etmektir.

Diline sahip çıkan bir millet, geçmişine saygı gösterirken, yarınlarını da güvenle tasarlar. Düşünün bir an; geçmişten gelen atalarımızın bizlere bıraktığı sözleri veya kaynak olarak kitapları, kitabeleri hatta mezartaşlarını…

Atalarımız “Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer” demiş. Bu bir kelime oyunu değil, bir yaşam felsefesidir. Dilimiz, bizi biz yapan değerleri taşır. Her atasözü, her deyim, her ifade, tarihimizin bir sayfasıdır.

Bu sayfaları okumak, anlamak ve korumak, bize sadece köklerimizi hatırlatmakla kalmaz, aynı zamanda geleceğimizin yolunu da gösterir ve dilimiz, bizi biz yapan birleştirici gücümüzdür. Farklı şehirlerden, farklı yaşam tarzlarından gelen insanlar, ortak bir dil sayesinde bir araya gelir ve birbirini anlatan ve ortak değerlerde buluşur.

Dilimizi kaybetmek, sadece kelimelerimizi kaybetmek değildir; toplumsal bağımızı veya kültürel kimliğimizi de yitirmektir.

Bir milletin kendi diliyle konuşması, kendi değerleriyle düşünmesi, kendi geçmişine sahip çıkması geçmişle bugün ve bugünle yarın arasında bir köprüdür.

Çocuklarımıza kendi dilimizi öğretmek, onlara kelimelerimizi ve anlamlarını anlatmak, geleceğe bırakacağımız en değerli mirastır, çünkü sorumluluk bir ahlak anlayışıdır.

Sahip olduğumuz dil kültürü duygular, alışkanlıklar, kültürel ritüeller ve yaşam tarzlarıyla birlikte aktarılır.

Ne yazık ki günümüzde iletişim teknolojilerinin daha da hızlı gelişerek küresel etkisinin ve yayılma hızının artması dilimizde yaşanan erozyonun artmasına neden olmaktadır. Sosyal medyada kullanılan kısa mesajlar ve şekiller bu kadar ses uyulu, zarif bir dil olan Türkçemizin zenginliğini tehdit ediyor.

“Selfie çekmek”, “story paylaşmak” gibi kavramlar hayatımıza o şekilde girerek anlamsız bir melez yapı oluşturmasına rağmen dilimizin derinliklerindeki zenginliği ve inceliği kaybetmemek gerektiğinin bilincinde olmalıyız. Dil, bizden sadece kelimeleri değil, aynı zamanda düşünmeyi, hissetmeyi ve hatırlanmayı da ister.

Unutmayalım ki dil yoksa kimlik de yoktur, kimlik yoksa, kültür de yaşayamaz. Her kelimeyi, her ifadeyi özenle korumak sadece bir dilbilim meselesi değildir bu, geleceğe bırakılacak olan mirasın varoluş meselesidir.

Dilimize sahip çıkalım. Çünkü dilimiz bizim geçmişimizdir, bugünümüzdür ve en önemlisi yarınımızdır, kısacası bir milletin ruhudur. 

Saygılarımla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.