2024 ATIK İSTATİSTİKLERİ
Geçtiğimiz günlerde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan “2024 Atık İstatistikleri” raporu, Türkiye’nin atık yönetimi alanında önemli büyüklüklerle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Rakamlar, dikkat çekici: 2024 yılında toplam yaklaşık 120 milyon ton atığın oluştuğu tespit edildi.
Bu büyük hacim, çevre politikaları, sanayileşme, altyapı ve şehirleşme dinamikleri açısından önemli ipuçları sunuyor. Aşağıda, rakamların detaylarını, olası değerlendirmelerini ve ileriye dönük düşünceleri bulacaksınız.
Rakamlar Ne Diyor?
2024 yılında imalat sanayi, maden işletmeleri, termik santraller, organize sanayi bölgeleri (OSB) ve hanehanları dahil olmak üzere toplam 120 milyon ton atık oluştu.
Bu toplamın içinde, 42,2 milyon tonu tehlikeli atık sınıfına giriyor.
Sektörlere göre:
İmalat sanayi işyerlerinde: toplam ~24,4 milyon ton atık; bunun ~4,2 milyon tonu tehlikeli.
Termik santrallerde: ~26,5 milyon ton atık, bunlardan ~10,4 bin tonu tehlikeli.
Atık işleme tesislerinde ise ~195 milyon ton atık işlendi; bunun ~139 milyon tonu bertaraf, ~56 milyon tonu geri kazanım yoluyla.
Belediyelerce toplanan atıklarda kişi başı günlük ortalama miktar 1,09 kg olarak hesaplanmış durumda.
Bu Rakamlar Ne Anlama Geliyor?
Bu veriler pek çok açıdan kritik.
Atığın hacmi: 120 milyon ton gibi yüksek bir rakam, Türkiye’nin hem sanayi hem de tüketim boyutundaki “atık üretimi” potansiyelinin ne kadar büyük olduğunu gözler önüne seriyor. Bu düzey, sadece yönetim yükünü artırmakla kalmıyor; sürdürülebilirlik açısından da bir eşik teşkil ediyor.
Tehlikeli atık oranı: Toplamın yaklaşık üçte biri tehlikeli atık sınıfında. Bu, çevre riskleri, insan sağlığı ve bertaraf maliyetleri açısından ayrı bir katman demek. Tehlikeli atıkların kontrolsüz yönetimi, kısa vadede maliyet yaratırken uzun vadede ekolojik ve toplumsal maliyetler de doğurabilir.
Sektörler arası farklılık: İmalat sanayi, termik santraller gibi alanlarda atığın türü, yönetimi çok farklı. Örneğin termik santrallerde oluşan atığın büyük kısmı “kül ve cüruf” gibi nispeten daha standart atık türü; oysa imalat sanayide daha çeşitli tehlikeli atıklar söz konusu olabiliyor. Bu da yönetim stratejilerini sektörel olarak çeşitlendirme gereği doğuruyor.
Geri kazanım, bertaraf ve altyapı durumu: ~195 milyon tonluk işleme hacmi, aslında yönetim mekanizmalarının çalıştığını ancak halen önemli bir yükün sistemde kaldığını gösteriyor. Geri kazanımın ~56 milyon ton olması, potansiyelin tamamının kullanılmadığını düşündürüyor.
Zorluklar ve Soru İşaretleri
Atığın bu ölçüde artması, hem kaynağında azaltma politikasının yeterince güçlü olmadığını, hem de geri kazanım kapasitesi ve yakma/bertaraf altyapısının henüz tam ölçekli çalışmadığını düşündürüyor.
Tehlikeli atıkların önemli oranı, özellikle imalat ve enerji sektörlerinde çevresel riskleri artırıyor; bertaraf maliyetleri yüksek dolayısıyla ekonomik yük de büyük.
Belediyeler düzeyinde kişi başı 1,09 kg/gün atık üretimi verisi, şehirleşme, tüketim alışkanlıkları ve belediye hizmet kapasitesi açısından değerlendirilmesi gereken bir gösterge. Bu rakam, atık yönetimi planlamasında temel alınmalı.
Geri kazanım oranı hâlâ daha düşük. Bu da “döngüsel ekonomi” hedefleri açısından bir eksik alan. Atığın oluşumundan önce azaltılması, oluştuğunda geri kazanılması, oluştuğu hâlde bertaraf edilmesi gibi üç aşamalı stratejilerde yükseltilecek alanlar var.
İleriye Dönük Düşünceler
Kaynağında azaltma: Sanayi süreçlerinde atık yoğunluğunu düşürmeye yönelik teknolojiler, üretim süreçlerinin optimizasyonu önem kazanıyor. Özellikle tehlikeli atık üreten sektörlerde atık minimizasyonu için teşvikler düşünülebilir.
Geri kazanım altyapısının genişletilmesi: Atığın büyük kısmı halen bertarafa yöneliyor. Geri kazanım oranlarının artırılması hem çevresel hem ekonomik açıdan kazançlı. Geri kazanılan malzemelerin sanayi girdisine dönmesi, “atık = kaynak” yaklaşımını güçlendirir.
Bölgesel farklılıkların iyileştirilmesi: Büyük şehirlerden küçük belediyelere kadar atık yönetim kapasitesi farklılıkları olabilir. Günlük kişi başı atık miktarı ve işleme kapasitesi bölgeler arasında dengelenmeli.
Tehlikeli atık yönetimi: Bu alan, yüksek riskli ve yüksek maliyetli. Lisanslı bertaraf tesisleri, güvenli taşıma ve kayıt-izleme mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekli.
Halk bilinçlendirme ve tüketim kültürü: Atığın oluştuğu kısım büyük ölçüde tüketimden kaynaklı. Evsel atıklarla birlikte üretim aşamasındaki atıklar azaltılmalı. Bu da ancak halkın bilgilendirilmesi, tüketim alışkanlıklarının değişmesiyle mümkün.
Politika ve mevzuat güncellemesi: Verilerin gösterdiği durum, gelecek yıllarda daha sıkı yönetim, izleme ve raporlama sistemi gereğini vurguluyor.
Sonuç
2024 verileri gösteriyor ki Türkiye, atık yönetiminde ölçekli bir sınavla karşı karşıya. 120 milyon tonluk atık hacmi, yönetim sistemlerinin sınırlarını zorluyor. Ancak beraberinde önemli fırsatlar da barındırıyor: atığın kaynağında azaltılması, geri kazanımın artırılması, sektörel farklılıklara uygun politikaların geliştirilmesi gibi. Bu veriler sadece “ne kadar atık üretiliyor?” sorusunun cevabı değil; aynı zamanda “nasıl yönetilebilecek?” sorusunun altını çiziyor.
Çevresel sürdürülebilirlik, kaynak verimliliği ve döngüsel ekonomi açısından atık istatistikleri, sadece bir sayı olmaktan öte, geleceğe dair bir yol haritası niteliği taşıyor. Geçtiğimiz günlerde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan “2024 Atık İstatistikleri” raporu, Türkiye’nin atık yönetimi alanında önemli büyüklüklerle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Rakamlar, dikkat çekici: 2024 yılında toplam yaklaşık 120 milyon ton atığın oluştuğu tespit edildi.
Bu büyük hacim, çevre politikaları, sanayileşme, altyapı ve şehirleşme dinamikleri açısından önemli ipuçları sunuyor. Aşağıda, rakamların detaylarını, olası değerlendirmelerini ve ileriye dönük düşünceleri bulacaksınız.
