Geçtiğimiz hafta Türkiye ekonomisinde hareketli bir veri akışı ve piyasa gözlemleri yaşandı. 27 Ekim – 1 Kasım 2025 haftası hem Türkiye’nin makroekonomik göstergeleri hem de küresel ekonomik ortam açısından önemli işaretler verdi. Ekonomistler, güven endekslerinden enflasyon beklentilerine, döviz kurları ve finansal piyasalar ile dış ticaret rakamlarına kadar pek çok veriyi yakından izledi.
Ekonomik güven ve tüketici davranışları
TÜİK’in açıkladığı verilere göre, ekonomik güven endeksi Ekim ayında 98,2’ye yükseldi. Bu, Eylül ayına göre sınırlı bir artışı ifade ediyor. Özel sektör araştırmalarına göre ekonomik duyarlılık endeksi ise 99,3 seviyesinde gerçekleşti. Özellikle üretim ve ticaret sektörlerinde firmaların gelecek dönem beklentilerindeki ılımlı iyimserlik dikkat çekiyor.
Buna karşın tüketici güveni tarafında tablo daha temkinli. Tüketici güven endeksi Ekim ayında ikinci ay üst üste gerileme gösterdi. Bu durum, hane halkının harcama eğilimlerinde hâlâ temkinli olduğunu ortaya koyuyor. Ekonomistler, güven endekslerindeki artışın, büyümede güçlü bir ivme yaratmak için yeterli olmadığını, özellikle iç talep kaynaklı büyümenin sınırlı kaldığını belirtiyor.
Küresel açıdan bakıldığında, dünya ekonomisinde de belirsizlikler sürüyor. ABD, Avrupa ve Çin ekonomilerinde enflasyon ve faiz politikaları piyasaları etkilemeye devam ediyor. Türkiye’nin bu global ortamda hem ihracat hem de finansman koşulları açısından kırılgan bir konumda olduğu söylenebilir.
Para politikası ve enflasyon dinamikleri
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 23 Ekim’de gerçekleştirdiği Para Politikası Kurulu toplantısında haftalık repo faiz oranını %40,50’den %39,50’ye indirdi. Bu karar, faiz indirimi sürecinin hâlâ devam ettiğini, ancak indirimin büyüklüğünde önceki dönemlere göre daha temkinli davranıldığını gösteriyor.
Öte yandan Eylül ayında enflasyonda yukarı yönlü hareketler gözlendi. Hane halkının enflasyon beklentileri yeniden yükseldi. Bu durum, orta vadede fiyat istikrarı açısından risk oluşturuyor. Küresel merkez bankaları da benzer şekilde enflasyon ve istihdam riskleriyle karşı karşıya. Kasım ayında dünya genelinde merkez bankalarının büyük politika değişiklikleri yapmayacağı öngörülüyor.
Türkiye’de para politikasındaki temkinli yaklaşım ve küresel faiz ortamı, ekonominin büyüme ve enflasyon dengesi üzerinde belirleyici olacak. Özellikle döviz kuru ve enflasyon beklentileri, para politikasının etkinliğini sınırlayan başlıca faktörler olarak öne çıkıyor.
Finansal piyasalar ve döviz kuru
Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi geçtiğimiz hafta boyunca dalgalı bir seyir izledi. Bankacılık endeksi %0,33 artarken, sanayi endeksi %1,53 ve holding endeksi %2,89 oranında yükseldi. Hisse senedi piyasasında özellikle sanayi ve holding segmentlerinde görece daha iyi performans gözlendi. Bu durum, ekonomide “aktif” sektörlerde ılımlı bir iyimserliğin yansıması olarak değerlendiriliyor.
Döviz piyasalarında ise volatilite devam ediyor. Haftanın başında dolar ve euro kurları özellikle yatırımcılar tarafından yakından izlenen seviyelerde açılış yaptı. Döviz kurlarındaki kırılganlık hem para politikasını hem de ekonomik istikrarı doğrudan etkiliyor.
Küresel piyasalara bakıldığında, ABD Doları’nın değer kazandığı, Euro ve diğer para birimlerinin ise oynak bir seyir izlediği görülüyor. Türkiye açısından bu durum, özellikle ithalat maliyetleri ve dış borç ödemeleri açısından dikkatle izlenmesi gereken bir risk oluşturuyor.
Dış ticaret, büyüme ve sektörler
EBRD, Türkiye’nin 2025 yılı büyüme tahminini %2,8’den %3,1’e yükseltti. Bu, olumlu bir sinyal olmakla birlikte, rapor siyasi ve piyasa risklerine dikkat çekiyor. Reuters analistleri, Türkiye’nin büyümesinin hükümet hedeflerinin altında kalabileceğini, enflasyonun ise beklenenden daha yüksek çıkabileceğini belirtiyor.
Turizm sektörü açısından ise olumlu bir görünüm var. Türkiye’ye gelen yabancı ziyaretçi sayısının 2025 yılı sonunda 53 milyon kişiye ulaşması ve turizm gelirlerinin 64 milyar dolara çıkması öngörülüyor. Bu, hizmetler sektörü ve döviz gelirleri açısından önemli bir destek olarak değerlendiriliyor.
Buna karşın imalat, inşaat ve yatırımlar gibi diğer alanlarda toparlanmanın hâlâ sınırlı olduğu gözleniyor. Haftalık veri takvimi içinde reel kesim güven endeksi, kapasite kullanım oranı ve ticaret açığı verileri ekonomik görünümü daha net ortaya koyacak.
Küresel riskler ve Türkiye’nin pozisyonu
Küresel ekonomik ortamda belirsizlikler devam ediyor. ABD, Avrupa ve Çin’in para politikaları, enerji fiyatları ve finansal piyasaların kırılganlığı Türkiye’nin büyüme ve dış ticaret performansını etkileyen faktörler arasında. Ayrıca siyasi ve kurumsal belirsizlikler, yabancı sermaye girişlerini ve yatırım ortamını yakından ilgilendiriyor.
Türkiye’de enflasyon beklentilerinin yükselişi, döviz kuru kırılganlığı ve dış finansman riskleri, kısa vadede ekonominin toparlanmasını sınırlıyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde TCMB’nin faiz politikası ve hükümetin ekonomik reformları yakından izlenmeye devam edecek.
Sonuç: Temkinli iyileşme, dikkatle izlenen riskler
27 Ekim – 1 Kasım haftası, Türkiye ekonomisinde temkinli iyileşme sinyalleri ile belirsizliklerin bir arada olduğu bir tabloyu ortaya koydu. Ekonomik güven endekslerindeki ılımlı yükseliş, turizm gelirlerindeki olumlu beklenti ve hisse piyasasındaki hareketler umut verici. Ancak enflasyon, döviz kuru ve dış finansman riskleri hâlâ önemli birer tehdit olarak duruyor.
Kısa vadede piyasalardaki ılımlı iyimserlik büyümeyi desteklerken, orta vadede para politikası, küresel faiz ortamı ve yapısal reformların etkisi belirleyici olacak. Türkiye’nin ekonomik performansı hem iç talep hem de dış kaynak koşulları açısından hassas bir dengeye bağlı olarak şekillenmeye devam ediyor.
Özetle, geçtiğimiz hafta ekonomik veriler ve piyasa gözlemleri, temkinli bir iyileşmeye işaret ediyor; fakat riskler hâlâ belirgin ve ekonomi hem Türkiye hem de küresel bağlamda yakından izlenmeye devam edilecek.
