Kuraklık artık yalnızca bir meteorolojik veri değil; toplumsal hafızamızı şekillendiren bir gerçeklik. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Kent Konseyi, ESOGÜ Ziraat Fakültesi ve TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi tarafından düzenlenen “Su, Tarım, Gelecek” paneli, bu bilinci eyleme dönüştürme çağrısıydı. Çünkü mesele sadece iklim değil — birlikte yaşama iradesidir.
Panelde, ESOGÜ Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Onur Koyuncu’dan Prof. Dr. İmren Kutlu’ya, Doç. Dr. Koç Mehmet Tuğrul’dan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Selma Güder’e ve Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nden Ziraat Mühendisi Hasan Çakıllı’dan Çiftçi İlayda Altıntaş’a kadar pek çok isim, tarladaki bir damla suyun gelecekteki bir devlet politikası kadar stratejik olduğunu vurguladı.
Eskişehir özelinde tablo ciddi. Yeraltı suyu seviyeleri düşüyor, tarımsal üretim risk altında. Bugün sınırsızca su tüketen bir şehir, yarın musluklarından su akmayan bir şehir haline gelebilir. Ancak henüz geç değil. Bilim insanları felaket yerine fırsat çağrısı yapıyor: doğru zaman şimdi.
Bu bilinç yalnızca kurumların değil; çiftçiden öğrenciye, sanayiciden ev hanımına kadar herkesin sorumluluğu. Eskişehir suyu kaybederse, tarlalarını, gıda güvenliğini, ekonomik dengesini ve yaşamsal huzurunu kaybeder. Sakarya Nehri’nin sessiz akan suyu yanıltıcı olabilir; fakat önlem almazsak, birkaç yıl içinde “nasıl bu hale geldik?” demek için çok geç olacak.
Bu panel bir uyarı değil; bir seferberlik manifestosu. Artık zaman “yerel çözüm” değil, toplumsal refleks zamanı. Belki de biz son kuşağız. Ama tarihe, “tüketen değil, dönüştüren kuşak” olarak geçebiliriz. Eskişehir suyu korursa, sadece kendini değil, Türkiye’yi de korur.
