Özlem Tunç
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Sağlıkta Vicdanın Yeri Var mı? Peki Sistemin Freni Nerede?

Sağlıkta Vicdanın Yeri Var mı? Peki Sistemin Freni Nerede?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

UYARI: spoiler içerir

Netflix’te izlediğim belgesel, sinematik izlediğim bir durum değil de tam da içimden geçen bir yarayı daha da kanattı.
Yıllarca aynı çatının altında dolaşan küçük işaretlerin nasıl gözden kaçabildiğini, “aman büyümesin” diye ötelenen şüphelerin nasıl yara açtığını gösterdi.
Kahramanlık hikâyelerinin gölgesinde kalan çıplak gerçek şu:
hasta güvenliği, ancak sağlık çalışanını da destekleyen bir denetim kültürüyle ayakta kalır.


Belgeselden çıplak rakamlar
Hikâye 16 yıla yayılan bir süreçte, 9 hastane + 1 huzurevinde yaşanan şüpheli ölümleri izliyor
(Netflix: Capturing the Killer Nurse, 2022).

  • Fail, 40 cinayete kadar itiraf ediyor; resmi olarak 29 cinayet doğrulanıyor
    (kamu dava kayıtları/medya özetleri).
  • Araştırmacılar yüzlerce (300–400+) olası vakadan şüpheleniyor
     (soruşturma ve basın derlemeleri).


Neden yıllarca fark edilmedi?
Yıllarca fark edilmemesinin nedeni aslında basit: sessizlik ve kopuk sistemler.
Kurumlar, sorunlu çalışan hakkında “nötr referans” verip dosyayı kapatmış;
kayıtlar birbirine bağlı olmadığı için ilaç/işlem anormallikleri gözden kaçmış; yorgun ekipler de çekinip bildirmemiş.
Böyle olunca risk, kişiyle birlikte kurumdan kuruma taşınmış ve arada kalan aslında yok olan hep hasta olmuştur.
(Belgeselde anlatıldığı şekliyle özeti bu, spoiler vermiş oldum ama önemli alanlar)


25 yıl sahada, son 3 yılını bağımlılık alanına ayırmış biri olarak söyleyeceğim net
Sağlık sisteminin zayıf halkaları; suistimal, bağımlılık ve denetimsizlik birleştiğinde istismara dönüşüyor.
Son dönemde platformlarda izlediğimiz klinik suç hikâyeleri, “bebek yoğun bakım” iddiaları, huzurevlerinde kötü muamele, özel ambulansların denetimsizliği… Bunlar birer “uç vaka” değil; aynı kökten beslenen yapısal açıkların alarmı.

Beyaz önlük tabi ki kutsaldır; ama masum değildir. İnsanın olduğu yerde zaaf vardır.
Bağımlılık, vardiya yorgunluğu, tükenmişlik, ahlaki yaralanma… Hepsi gerçek.

Peki ne yapacağız. Bazen denetim mekanizmaları da yetersiz kalıyor. Bireysel de yaşananlar denetim anında sadece kayıtlara uyarlı mekanizm a
işte orada ekip arkadaşlarının vicdanı devreye giriyor.
Hem hastayı koruyacaksın hem meslektaşını tedavi ve rehabilitasyona zorlayan bir an yaratacaksın bu olmuyorsa sessiz bir şikâyet.
sessizliği görmezden gelerek yaptığında mal olan bir can.


Sorunun kalbi şu: Sessiz transfer kültürü. Kurum, sorunlu personeli “başımızdan gitsin de…” diye istifayla, gönül hoşluğuyla uğurluyor; dosya kapanıyor, risk ise başka kurumda yeniden açılıyor. Bu, yalnızca etik değil, stratejik bir hata.

Dünya da bunun panzehri, “zorunlu bildirim” ve kurumdan kuruma doğrulanabilir referans sistemleri.
Bizde de KVKK’ya uygun, ölçülü ama etkili bir risk bildirim kültürü kurmadan bu sarmalı kıramayız.
Aksi halde “sorun” personel değil, gezici bir risk olur.


Huzurevleri ayrı bir yara. Yaşlı bakımında standart yalnızca yatak sayısı değil; insan onurunu koruyan mikro protokollerdir: tek başına kalan personelin denetimi, ziyaretçi/şikâyet defterinin izlenebilirliği, kötü muamele şüphesinde hızlandırılmış inceleme, bakım planlarının günlük kanıtlanabilir kaydı. “Bize şikâyet gelmedi” cümlesi, delil değil, kültürel bir savunma mekanizmasıdır.

Özel ambulans tarafında ise tehlike çok basit: Vaka, sağlık yönetim sistemi dışında **“kayıt altı ticari hizmet”**e dönüşürse,
hasta “müşteri”ye indirgenir. Standarttan sapmanın bedelini en kırılgan olan öder: travmalı, yaşlı, bebek, bağımlı, psikiyatrik hastalar…
Çözüm de basittir: çağrı–atama–ulaşım–transfer zincirinin tek platformda, gerçek zamanlı izlenmesi; rastgele denetim,
GPS ve vaka kodu eşleştirmesi, yüksek riskli il–ilçe hatlarında sürpriz denetimler. Denetim “randevulu” yapılmaz!
Aksi halde tiyatro izleriz.

Bir parantez de yüksek riskli ilaçlar için: insülin, digoksin, opiyatlar… Bu moleküller iyi yönetildiğinde hayat kurtarır,
kötü yönetildiğinde sessizce öldürür.
Erişim–iptal–israf–iade kayıtları gün gün kapatılmalı; anomali görüldüğü anda klinik ve idari hat, aynı gün çapraz denetime geçmelidir. “Yarın bakarız” dediğiniz an, dünkü hatayı meşrulaştırırsınız.


“Sağlık personelinin önemi” dediğimizde romantizm yapmıyorum; sistem mühendisliği konuşuyorum. Güven bireyin iyiliğine değil, prosedürün doğruluğuna emanet edilir. Usta–çırak geleneği, etik yemin, meslek onuru… Hepsi kıymetli; ama denetimle, açık rapor kültürüyle ve veriye dayalı reflekslerle birleşmediğinde duygu olarak kalır.


Kırılgan Alanlar: Hastayı Nasıl Koruruz?

Tam bu boşluğa karşı ABD/New Jersey’de 2005’te devreye giren, kamuoyunda Cullen Yasası diye bilinen düzenleme kritik bir dönüm noktası oldu:

  • Zorunlu bildirim: Güvenliği etkileyen vakalar, merkezi birime bildirilir.
  • Doğrulanabilir referans: Kurumdan kuruma ölçülü ama somut bilgi akışı standarttır.
  • Merkezi kayıt: “Sessiz transfer” kültürü kesilir; iz bırakılır.

Amaç basit: saklama değil paylaş–düzelt.
Benzeri yaklaşımlar farklı ülkelerde farklı adlarla var;
ortak payda aynı hastayı korumak için şeffaflık + izlenebilirlik + sorumlu paylaşım.

Aşağıdaki başlıklar, “alkış”tan sonra işleyen mekanizma ister. Romantizm değil, işleyiş konuşalım:

1) Huzurevleri (yangın, ihmal, kötü muamele)

  • 24 saatlik olay penceresi: Her ağır olay (yangın/yanık, düşme, kaçış, kötü muamele şüphesi) 24 saat içinde üst idare ve savcılık hattına bildirilir.
  • Görünür kayıt: Günlük bakım planı, çarşaf değişimi, beslenme, ilaç, yara–bası risk formları dijital imzalı olmalı. “Yapıldı” demek yetmez; kanıtı görünür olmalı.
  • Ziyaret/şikâyet izlenebilirliği: Aile geri bildirimi tek ekranda; her şikâyete zaman damgalı yanıt.

2) Yoğun bakımda “fiş çekme” iddiaları

  • Hayati cihaz güvenliği: Ventilatör/monitör kilitli port ve alarmların log’lanması; her bağlantı–kesinti otomatik kayda düşer.
  • Çift tanık kuralı: Hayati ayar değişikliklerinde (weaning vb.) çift imza + klinik gerekçe formu.
  • Anında çapraz inceleme: Beklenmeyen cihaz kesintisi görüldüğünde aynı vardiyada klinik+teknik ekip birlikte inceleme yapar.


3) Yenidoğan Yoğun Bakım (YBÜ) olumsuzlukları

  • İki göz, iki imza: Yüksek riskli ilaç/karışım hazırlığında ikinci kontrol zorunlu.
  • Sepsis ve ilaç hatası için erken uyarı: Vital/trend verisi, alarm eşikleri ve laboratuvar otomasyonu aynı panelde; kırmızı bayrak oluşunca ekip toplu bildirim alır.
  • Ebeveyn iletişimi: Günlük kısa özet notu standart; “hastane dili” yerine anlaşılır bilgi.

4) Yoğun bakımda cinsel taciz/istismar

  • Ziyaretçi ve personel izleri: Kart–GPS–kamera kayıtlarının eşleştirilmesi; kim ne zaman ne kadar kaldı sorusu cevapsız kalmaz.
  • İki kişi standardı: Bilinci kapalı/kısıtlı hastaya tek başına temas yok; muayene ve bakımda ikinci personel veya kamera eşlik kuralı.
  • Gizli bildirim hattı: Personel ve hasta yakını için bağımsız, korunmalı hat; ihbar değerlendirmesi 48 saat içinde yazılı geri dönüşle.


“Peki, biz?” – Türkiye’ye Uygulanabilir Çerçeve

Birebir “Cullen” yok; ama hastayı korumak için elimizde güçlü parçalar var. Yapılacaklar kısa ve nettir:

  • Sürpriz denetim + kısa kamu özeti: Huzurevi, YBÜ ve yoğun bakım–ambulans hatlarında habersiz denetim; sonuçların kısa, anlaşılır özeti kamuya açık şeffaf ayrıca kuruma özel itibardan çok hasta güvenliği önceliği.


Benim derdim şu: Hasta güvenliğini duyguyla değil, işleyişle korumak.
Alkış elbette kıymetli; ama alkış, mekanizmanın yerini tutmaz.

Beyaz önlüğe kara düşmesin istiyorsak, susmayacağız ve sistemi doğru konuşturacağız sistem sadece var olmamalı denetimi de doğrulayabilmeli…
Aksi hâlde iyi niyet ve kahramanlık, yoruldukça savunmasız kalır.

Ve bir son notum: 
Son kurumda yanlışı görüp susmayan o hemşireye saygıyla…
Adı Amy Loughren. Meslektaşını ihbar etmek kolay değildi; ama hastayı korumak ondan büyüktü.
Cesareti, ekranı kapattıktan sonra bile aklımda kaldı; iyi sistem kadar iyi insanın da fark yarattığını hatırlattı.

Ben mi? neden mi bu konuları bu kadar çok dile getiriyorum?
25 yılını sağlık sektörüne, sonraki üç yılını da bağımlılık unsurlarına adamış bir köşe yazarı olarak da benim de toplumsal görevim.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!