Ege’nin incisi Bodrum, her yaz milyonlarca misafiri ağırlarken bir yandan da sessiz bir tehlike büyüyor: Su krizi.
Mas mavi denizlerin ardında, çeşmelerden akmayan bir su gerçeği gizleniyor.
Barajlardaki su seviyesi alarm verirken, bazı mahallelerde günlerdir musluklar kuru. İnsanlar tankerlerle su taşıyor, oteller kendi kuyularından su çekmek için yarışıyor. Ama yeraltı suları da artık tükeniyor. Yani Bodrum’un altı da üstü kadar sıcak!
Bu tablo yeni değil aslında. Yıllardır plansız yapılaşma, artan turizm baskısı ve kuraklık, Bodrum’un su damarlarını kuruttu. Yağış azaldı, nüfus çoğaldı, kaynaklar yetersiz kaldı. Üstelik su şebekesindeki kayıp-kaçak oranı %40’a yaklaşmış durumda. Yani elimizdeki suyun neredeyse yarısı toprağa karışıyor, borulardan sızıp gidiyor.
Peki çözüm ne?
Öncelikle Bodrum’un, suyu sadece tüketen değil, yöneten bir şehir haline gelmesi gerekiyor.
Yağmur suyu hasadı ve gri su kullanımı artık bir lüks değil, zorunluluk.
Belediyeler, sitelere ve otellere su verimliliği standartları getirmeli.
Her yeni konut projesi, yağmur suyu toplama sistemi olmadan ruhsat almamalı.
Tarımda damla sulama sistemleri yaygınlaşmalı.
Ve en önemlisi, su bilinci eğitimle desteklenmeli.
Bodrum’un sokakları turizmle dolup taşarken, unutmamamız gereken şu:
Bir şehir denizle değil, su ile yaşar.
Eğer bu gidişat değişmezse, bir gün Bodrum’un denizi masmavi kalırken, çeşmeler kupkuru olabilir.
Su yoksa yaşam da yok.
Ve Bodrum, yaşamın simgesiyken, susuzluğun hikâyesi olmayı hak etmiyor.
“Bodrum’un Susuz Gerçeği: Deniz Var, Su Yok”
