Türkiye’de kalkınma da yok…
Ekonomik büyüme de yok…
Adalet de yok.
Ekonomik büyüme devletin resmi istatistik kurumunun makyajladığı sayılarla “öyleymiş gibi” topluma gösterilmekte.
Toplumsal kalkınma ve ülke ekonomisinin büyümesi eşanlı olmayınca bu ülkede ne toplumsal barış/huzur ne de toplumsal gönenç yakalanabilinir!
[Sayılarla ifade edilen “büyüme” kavramından farklı olarak “kalkınma” ülkenin ekonomik, sosyal ve siyasal yapılarının değişmesi ve insanların hayatın her alanında refah içinde yaşamasını tanımlamaktadır. Bu nitelikleri ile kalkınma büyümeyi içermekte ancak büyümeden daha geniş ve kapsamlı bir anlam taşımaktadır. Kalkınma kavramı nicel değişimin yanında nitel dönüşümleri de içermektedir. Ekonomik büyümenin toplumu kalkındırması için gelir dağılımının daha dengeli olması, toplumun eğitim, sağlık ve beslenme koşullarının iyileşmesi gerekmektedir.]
(ekonomim gazetesi, ekonomi sözlüğü)
Son güncellenen rakamlara göre… Türkiye’de…
Açlık sınırı: 27.970 TL
Yoksulluk sınırı: 91.109 TL
Asgari ücret: 22.104 TL
En düşük emekli maaşı: 16.880 TL
TUİK’e göre… Yine son açıklanan rakamlara göre…
Dar tanımlı işsizlik oranı %(yüzde) 8,5, geniş tanımlı işsizlik oranı ise %29,7 imiş. Dar tanımlı işsiz sayısı 3.044.000 kişi olmuş.
DİSK’e göre… Geniş tanımlı işsiz sayısı 12.190.000 kişiye yükselmiş.
Gelir ve servet bakımından bakıldığında da makas gittikçe açılmış vaziyette; yüzdelik dilimler bakımından en yüksek gelire sahip %20’lik kesim ile en düşük %20’lik kesim arasında 8 kat fark var.
****/****
İngiltere merkezli insanî yardım kuruluşu OXFAM “eşitsizlik” raporu yayımlamış.
Rapora göre;
– 2024 yılında milyarderlerin servetleri 2 trilyon dolar ($) artarken haftada 4 yeni milyarder ortaya çıkmış.
– dünya genelinde 3.6 milyar insan günlük 6.85 dolarla yaşamaya çalışıyormuş.
– Eğitim ve sağlık harcamalarındaki kesintiler yoksulluğu daha da artırıyormuş.
– Milyarderlerin servetlerinin büyük kısmı miras ve tekel gücüne dayanıyormuş.
– Önümüzdeki 30 yılda 5.2 trilyon dolarlık servetin miras yoluyla aktarılması bekleniyormuş.
– 1820 yılında dünyada en zengin yüzde 10’un geliri en yoksul yüzde 50’den 18 kat fazlayken bu fark 2020 yılında 38 katına çıkmış.
Türkiye’nin ve dünyanın kanımca bir numaralı sorunu ekonomik dinamikler üzerinden neşet etmekte.
Ekonominin zaten derdi…
Kıt kaynakların insanların sınırsız ihtiyaçlarını karşılayabilmesi…
Gelir ve servet dağılımı…
Adaletsiz bir biçimde dağıtılmakta…
Egemen güçler kudretlerini kullanarak siyasal erk üzerinde baskı, kontrol ve tehdit unsuru olarak duruyorlar…
Hakça bir bölüşüm olmadan insanların huzur ve sükûn içinde bir yaşam sürmeleri olanaklı değil.
Yazı içinde kullandığım bunca rakam bize ne söylüyor?
Yurdum insanının da, dünya vatandaşlarının da, bir numaralı derdi ve önceliği, karın doyurmak ve insan gibi yaşamak…
Yakın gelecekte, “insan onuruna yaraşır” bir hayata kavuşmak, mümkün mü?
(. . . . . . . .)