Türkiye, yalnızca İslam dünyasında değil, tüm dünyada ticaret vizyonuyla dikkat çeken bir aktör olarak öne çıkıyor. Ticaret, sadece rakamların ve istatistiklerin diliyle değil; ahlaki, manevi ve tarihî bir mirasla da şekilleniyor. Çünkü ticaret bizim medeniyetimizde gönüllerin buluştuğu bir köprüdür. Ensar’ın cömertliği, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) dürüstlüğü ve Endonezya’yı İslam’la tanıştıran tüccarların ahlakı bugün Türkiye’nin ticari yolculuğunda yeniden hayat bulmaktadır.
Bugün sadece tüketici değil, aynı zamanda ihracatçı bir e-ticaret ülke olma yolunda ilerliyoruz. E-ihracat sayesinde Anadolu’nun küçük bir kasabasındaki KOBİ, ürününü Almanya’dan Katar’a, Azerbaycan’dan ABD’ye kadar ulaştırabiliyor. Bu yalnızca ekonomik bir kazanç değil; ülkemize döviz girdisi, markalaşma gücü ve kültürel etkileşim kazandırıyor.
Endonezya’nın İslam’la tanışma hikâyesi, helâl ticaretin bir davet olduğunu gösteren en güzel örnektir. Yüzyıllar önce Müslüman tüccarlar, kılıç değil dürüstlük ve ahlak taşıyarak bu topraklara ulaştı. Hileye başvurmadılar, kazançlarını paylaşmaktan çekinmediler. Halk onların ticaretteki doğruluğunda büyük bir inancın izini gördü. Ardından hikmetle İslam’ı anlattılar, gönüllere dokundu. Bugün 270 milyondan fazla Müslüman’ın yaşadığı Endonezya, dürüst tüccarların mirası sayesinde İslam’a açıldı.
Bugün Türkiye’nin İslam ülkeleriyle kurduğu ticari bağlar, işte o Ensar’ın ruhunu ve ahlakını hatırlatıyor. Pakistan’la imzalanan Mal Ticareti Anlaşması yalnızca tarifelerden ibaret değildir; bu, kardeşliğin vesikasıdır. Azerbaycan’la yapılan Tercihli Ticaret Anlaşması vergi kolaylığıyla bırlıkte tek milletin damarlarında dolaşan bereketin sembolüdür. Katar’la kurulan enerji ve yatırım iş birlikleri, Afrika’daki altyapı ve üretim projeleri, Libya ve Sudan’da yürütülen eğitim yatırımları, modern zamanların Ensar örneğidir.
Türkiye yalnızca İslam dünyasında değil, küresel ticaret sahasında da öncü bir rol üstlenmektedir. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’la yürütülen enerji, tarım ve teknoloji iş birlikleri yalnızca kâr sağlamakla kalmıyor; bilgi transferi, istihdam ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine de katkıda bulunuyor. Benzer şekilde Almanya, Fransa ve ABD gibi Batılı ülkelerle kurulan üretim, lojistik ve teknoloji ortaklıkları da Türkiye’nin küresel tedarik zincirlerinde güvenilir bir merkez olma hedefini güçlendiriyor. Afrika’da yürütülen ortak üretim projeleri ve sanayi yatırımları ise, Batı’nın sömürgeci yaklaşımının aksine, “beraber üretmek, beraber büyümek” anlayışının ete kemiğe bürünmüş hâlidir.
Burada Sayın Ömer Bolat’ın vurgusu devreye giriyor:
“Türkiye ekonomimiz ihracat temelli olarak üretmeye, büyümeye, döviz kazanmaya ihracatını artırmaya, dış ticaret ve cari açığı stabil ve kontrol altında tutmaya devam ediyor.” Bu yaklaşım, Türkiye’nin küresel ticarette güvenilir ve güçlü bir aktör olma hedefini somut şekilde gösteriyor.
Helâl ticaretin özü ürünün etiketinde değil, insanın kalbindedir. O etiketi değerli kılan, işçinin alın terine saygı, tüketicinin hakkını gözetmek ve ortaklığa sadakattir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur: “Doğru ve güvenilir tüccar, peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir.” İşte Türkiye’nin ticaret anlayışı bu hadisin işaret ettiği yolda ilerlemektedir.
Atılan her ticari adım kalplere vurulan bir mühürdür. Çünkü bu vizyon ekonomiyi büyütmekle beraber, güveni tesis etmek, kardeşliği güçlendirmek ve ümmeti yeniden bir araya getirmektetir.
Endonezya’nın hikâyesi bize helâl ticaretin bir davet olduğunu hatırlatıyor. Türkiye’nin bugünkü vizyonu da aynı mesajı veriyor: Ticaret yalnızca kasaları doldurmaz; dua getirir, bereket getirir, gönülleri birleştirir. Ve Türkiye, bu yolda yalnızca İslam dünyasında değil, küresel ölçekte geleceğin şekillendiricilerinden biri olmaya adaydır.
