“İnsan, üretimin merkezinde kaldıkça uygarlık ilerledi; ama unutulduğu her yerde uygarlık geriledi.”
İnsanlık tarihine baktığımızda, üretimin kalbi hep insandı; fakat ironik bir şekilde en çok unutulan da yine insanın kendisi oldu.
Kölelik dönemleri, insanın en ağır biçimde araçsallaştırıldığı çağlardı. Bir beden, bir ruh, bir kimlik; yalnızca bir mülk, bir “emeğin kabı” olarak görüldü. İnsanlık burada büyük bir hafıza kaybı yaşadı: İnsan olmanın özünü unuttu.
Sanayi Devrimi bu kaybı farklı bir biçimde sürdürdü. Fabrika bacalarından yükselen duman, sadece üretim gücünü değil, aynı zamanda insana dair özün gölgelenmesini simgeliyordu. 12-16 saatlik vardiyalar, çocuk işçiler, insani değerlerin üretim çarklarına feda edilmesi… Teknolojinin sunduğu ilerlemeler, insanı bir kez daha görünmez kıldı. Makinenin hızına yetişemeyen, tarihin kenarına itildi.
Bugün 21. yüzyıldayız. Ne köle zincirleri var, ne de çocuk işçiliği eski boyutlarında. Ama başka bir tehlike sessizce büyüyor: İnsanlığa dair hafızanın yitimi. İş dünyası, insana dair en temel hakikati gözden kaçırıyor: İnsan, yalnızca bir “kaynak” değil; yaşayan, düşünen, hisseden bir varlık.
Unutulan Hafıza, İnsanın İnsanlığı…
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2023 raporuna göre, çalışanların %59’u iş yerinde “bir makinenin parçası” gibi hissettiğini söylüyor. Gallup’un küresel araştırması ise çarpıcı: Her 10 çalışandan yalnızca 2’si işinde kendini “gerçekten değerli” hissediyor.
Bu rakamlar bize şunu söylüyor; biz köleliği ya da sanayi çağının ağır mesailerini geride bıraktık belki; ama insanı “değerden yoksun” gören zihniyeti geride bırakamadık. Adını değiştirdik, daha modern kılıflara soktuk; fakat özü aynı kaldı.
“Eğer insanı unuttuysak, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, aslında geriye gidiyoruz.”
Bu hafızayı tazelemek, yalnızca duygusal bir mesele değil; aynı zamanda geleceğin sürdürülebilirliği için kritik. İş dünyasının hatırlaması gereken birkaç temel gerçek var:
- İnsana yatırım, verimliliğe yatırımdır. Harvard Business Review verilerine göre, çalışanlarının refahına öncelik veren şirketler %21 daha yüksek kâr marjına sahip. İnsanlık, ekonomik bir “yük” değil, en büyük “kaldıraçtır”.
- Empati, modern çağın en değerli sermayesidir. Deloitte’un 2024 araştırması, çalışanların %72’sinin “empatik liderlik” arayışında olduğunu ortaya koyuyor. İnsanlık hafızasını hatırlamak, aslında empatiyi iş süreçlerinin merkezine koymaktır.
- Hafızasız iş dünyası, geleceksiz iş dünyasıdır. İnsanlığı unutan bir düzen, kısa vadede üretim sağlayabilir; ama uzun vadede tükenmişlik, sessiz istifalar ve toplumsal kopuşlarla yüzleşmek zorunda kalır.
“İnsanı kaybeden bir şirket, aslında geleceğini kaybediyor demektir.”
Artık bir tercihle karşı karşıyayız:
- Ya tarihçiler bizi “dijital köleliğin” kurucuları olarak yazacak,
- Ya da “insanlık hafızasını yeniden iş dünyasına taşıyan nesil” olarak.
Makinenin üretimi sınırlıdır, insanın üretimi ise sonsuzdur. Çünkü insan yalnızca çalışmaz; hayal eder, yaratır, dönüştürür.
Ve belki de o zaman kaybettiğimiz şeyi yeniden buluruz:
İş dünyasında kaybolan insanlığa dair hafızayı….