Gazetelerin üçüncü sayfaları katliam haberlerinden geçilmiyor. Her gün yeni bir güne başlarken…
Acı veren haberlerle uyanıyoruz. Kadın cinayetleri, katliamları bu ülkenin “kanayan yarasıdır”. Gerçekten de ataerkil güç, buna kökünden bir çözüm bulmamak için de elinden geleni yapıyor.
Gerçekten de Türkiye’de yaşam her yönüyle zorlaşmaya başladı. Artık ekonominin iyi olduğunu söyleyebilecek kimse yok. Siz sakın AK Parti’ye göbekten bağlı yandaşların ballı lokma güzellemelerine bakmayın da inanmayın da.
Dediğim gibi… Yeni güne insanlar yeni umutlarla başlarlar ama nedense, artık o çok eleştirdikleri hani koalisyon hükümetleri dönemleri var ya… İşte o dönemlerdeki gibi ZAM haberleriyle uyanır olduk. Bir gün bakıyorsunuz zam, sonra ertesi gün yapılan zam geri alınmış. Sürekli dengesiz bir ortam var.
İşçi ölümleri de insanı üzen haberlerden… Türkiye’de hâlen her nedense işçi sağlığı ve iş güvenliği çerçevesinde olması gereken önlemler alınamıyor. İnsanlarımız hayatlarını kazanmak adına, bir lokma ekmek adına neredeyse her gün cambazın ip üzerinde yürüdüğü gibi ölüm ve yaşam arasında gidip geliyor. Öyle sektörler var ki insanların canları “pamuk ipliğine” bağlı.
İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) yayımladığı rapora göre…
Ağustos ayında 13’ü çocuk işçi olmak üzere en az 192 işçi, iş cinayetlerinde yaşamını kaybetmiş.
2025 yılının ilk 8 ayında toplam 1359 işçi, iş cinayetlerinde yaşamdan koparılmış.
Çocuk işçi ölümleri Türkiye’de ayrıca üzerinde durulması gereken bir vakıa… Ağustos ayında en az 13 çocuk işçi, yaşamını yitirmiş. Bunların 6’sı, 14 yaşın altındaymış. Çocuk işçilerin büyük çoğunluğu, en ağır iş kollarından tarım ve metal işkollarında çalıştırılıyormuş. Yine Ağustos ayında en az 19 kadın işçi, iş cinayetlerinde yaşamını kaybetmiş.
İş kollarına göre dağılımlar şöyle:
Sanayi: 60 işçi
Tarım: 45 işçi
İnşaat: 44 işçi
Hizmet: 43 işçi
****
Öte yandan… Emeklilerin derdi de bu ülkede bitmiyor. İŞ-KUR önleri emeklilerin müdavim olduğu yerlerdenmiş, gazete haberlerine göre…
SGK verilerine göre her 100 emekliden 18’i çalışıyormuş. İŞ-KUR’a kayıtlı işsizlerin 29 bin 525’ini, 60 ve üzeri yaştaki bireyler oluşturuyormuş. Bu kişilerin 8 bin 86’sı ise 65 ve üzeri yaştaki yurttaşlardan oluşmaktaymış.
Burada, çok fazla rakama boğulmaya gerek yok.
Tüm rakamlar, açık kaynaklardan kontrol edilebilecek sayılar.
Gerçekten de tüm bu olanlar karşısında siyasal iktidarın anlamlı bir iyileştirme politikasının olmaması esef verici. Sürekli ambalajı cafcaflı programlar açıklanıyor ama içine baktığınızda…
Nedense biz yurttaşları şaşırtmayan gerçekler varolmakta:
Zenginin daha zengin olduğu, fakirin gittikçe daha da fakirleştiği ekonomik programlar.
Hiç kimse kızmasın ama bu toplumun tek elden AK Parti iktidarını desteklemek gibi ne zorunluluğu ne de bir borcu var! Yer yer denk geliyorum, Youtube sokak röportajlarında, siyasî iktidarı hiç düşünmeden destekleyenlerin muhalif olanlara yakışık almayan sözlerine: “Şikâyet etme elindeki ekmeği de bulamazsın…”
Zaten biz Türk Milleti olarak son zamanlarda bu tipteki yurttaşlar yüzünden “bir arpa boy” yol alamıyoruz. Baksanız kendisine, gerçekten de yiyecek bir lokma ekmeği yoktur ama cumhurbaşkanına sarayda oturmayı hak görür.
Nereden nereye, diyorlar ya…
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili Sayın Rahmi Aşkın Türeli’nin şu sözleri, ileriki zamanlarda geçmişe baktığımızda, yaşadıklarımızı en net ve kısa özetleyecek cümledir:
“Zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olduğu bir dönemdeyiz.”
Siyasetçilerin nasıl ki bu ülkeye ve seçmenlerine karşı bir sorumlulukları varsa…
Seçmen-yurttaşların da kararlarından, ülkeye karşı yapıp-yapmadıklarından dolayı sorumlulukları vardır. İlerleyen zamanlarda dövünüp ağlamamak adına.
NOT: Bu köşeyazısındaki istatiksel veriler birgün gazetesinin web adresinden iktibas edilmiştir.