Emel M. Çinkılınç
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. DEI’nin İş Dünyasındaki Yeri

DEI’nin İş Dünyasındaki Yeri

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Farklılıklar çatışma değil, yenilik yaratma zemini olabilir.”

Uzun yıllar boyunca iş dünyasında başarı, çoğunlukla standartlaşma ve uyum üzerinden ölçüldü. Oysa bugün artık görüyoruz ki, farklılıkların uyum içinde bir araya gelmesi, şirketlerin en büyük rekabet avantajına dönüşüyor. Çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık — kısaca DEI — artık sadece bir sosyal sorumluluk değil, işin kalbine dokunan stratejik bir gereklilik.

Geçmişte çeşitlilik çoğu zaman “etik bir zorunluluk” olarak görülürdü. Ama günümüzde iş dünyasının hızla değişen dinamikleri gösteriyor ki, farklı bakış açıları inovasyonun motorudur. Ürün geliştirmeden müşteri deneyimine kadar her alanda, farklı kültürel geçmişlere ve deneyimlere sahip ekipler daha yaratıcı ve hızlı çözümler üretiyor.

Düşünelim ki; küresel bir ürün tasarlıyorsunuz. Eğer ekip sadece benzer eğitim ve geçmişe sahipse, aynı pencereyi görecektir. Ama farklı yaşlardan, kültürlerden ve bakış açılarından gelen bir ekiple çalıştığınızda, daha önce fark edilmeyen detaylar ortaya çıkar. İşte gerçek inovasyon burada doğar.

Boston Consulting Group’un 2018 araştırması sonucunda; yönetim kadrosunda daha yüksek çeşitliliğe sahip şirketlerin, çeşitliliği düşük şirketlere göre daha güçlü finansal sonuçlar elde ettiğini ortaya koyuyor. Bu şirketlerde inovasyon gelirlerinin toplam içindeki payı %45, çeşitliliği düşük şirketlerde ise sadece %26. Dahası, kârlılık marjları da belirgin şekilde yüksek.

BCG’nin araştırması, çeşitlilik ve kapsayıcılığı öncelik haline getiren şirketlerin finansal performanslarının belirgin şekilde arttığını ortaya koyuyor. Benzer şekilde, Microsoft da bu alanda örnek gösterilen şirketlerden biri. Her yıl yayınladığı Diversity & Inclusion Raporu ile şeffaflık sağlıyor; kadınların ve farklı etnik kökenlerden çalışanların yönetimdeki oranını düzenli olarak artırıyor. Eşit işe eşit ücret ilkesini uyguluyor ve “Çalışan Kaynak Grupları” ile farklı kimliklerden çalışanların seslerini duyurmasına alan açıyor. Bu yaklaşım, çeşitliliği sadece bir söylem değil, ölçülebilir bir iş başarısı unsuru haline getiriyor.

Türkiye’de de benzer bir dönüşüm yavaş yavaş hissediliyor. Çok uluslu firmalar, kadın liderlik programları ve genç yeteneklere fırsat eşitliği sunarak DEI’yi iş stratejilerinin bir parçası hâline getiriyor. Henüz yolun başında olsak da, bu adımlar DEI’nin yalnızca etik bir söylem değil, gerçek bir iş stratejisine dönüşmeye başladığını gösteriyor.

Ayrıca çeşitlilik sadece inovasyonu değil, dayanıklılığı da artırıyor. Araştırmalar, çeşitli ekiplerin kriz anlarında daha esnek ve çözüm odaklı olduklarını gösteriyor. Çünkü farklı deneyimler, farklı senaryoları öngörme ve çözüm üretme kapasitesini güçlendiriyor.

Ancak sadece çeşitlilik yetmez; kapsayıcılık olmadan farklılıklar gerçek bir değere dönüşemez. Kapsayıcı bir kültür, çalışanların kendilerini değerli hissetmesini ve fikirlerini özgürce paylaşabilmesini sağlar. Bu da hem bağlılığı artırır hem de performansı yükseltir. Çalışan, “Burada bana gerçekten ihtiyaç var” duygusunu hissettiğinde işine tutkuyla bağlanır.

DEI sadece insan kaynaklarının ajandasında yer alacak bir konu değildir. Şirketlerin stratejik yol haritalarında, büyüme planlarında ve liderlik vizyonlarında merkezde olmalıdır. Çünkü geleceğin iş dünyası, farklılıkları kucaklayanların ve bunları işin kalbine taşıyanların omuzlarında yükselecek…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!