“Bir millet sanayileşmeden kalkınamaz.”
— Mustafa Kemal Atatürk
Atatürk’ün bu sözleri, bugün Avrupa’da başlayan yeniden sanayileşme hamlesinin ve Türkiye’nin bu
süreçte üstlenebileceği kritik rolün önemini net bir şekilde ortaya koyuyor. Çünkü sanayi, sadece
ekonomik büyümenin değil, aynı zamanda ulusal bağımsızlığın ve teknolojik ilerlemenin de temelidir.
Enerji krizleri, tedarik zinciri kopuşları ve jeopolitik gerilimler, “ucuz ve güvenli üretim” anlayışını
kökten sarsarken, Avrupa yeni bir sanayi çağına hazırlanıyor: yeniden sanayileşme.
Avrupa’nın Stratejik Hamlesi: Üretim Geri Dönüyor
2025 itibariyle Avrupa Birliği, Çin’e olan bağımlılığını azaltmak için kapsamlı bir sanayi stratejisi
devreye alıyor. Bu strateji sadece üretimi geri getirmekle kalmıyor, aynı zamanda yüksek teknoloji,
yeşil enerji ve dijital altyapı yatırımlarıyla kıtayı daha dayanıklı ve özerk hale getirmeyi hedefliyor.
2022’de yaşanan enerji krizi ve tedarik zinciri sorunları, Avrupa’nın kırılganlığını ortaya koydu. Bunun
üzerine AB, kritik hammaddelerden yarı iletken ve batarya üretimine kadar geniş bir alanda yerli
üretimi artırmayı, dijitalleşmeyi hızlandırmayı öncelik haline getirdi. Bu, artık sadece ekonomik değil,
jeopolitik bir dönüşüm.
“China+1” Modelinden “China+Europe” Stratejisine
Batılı şirketlerin uzun yıllardır Çin’e olan bağımlılığını azaltmaya yönelik “China+1” stratejisi, artık
yerini “China+Europe” yaklaşımına bırakıyor. Almanya’dan Polonya’ya, Çekya’dan Baltık ülkelerine
kadar pek çok ülke, üretim tesislerini kendi sınırlarına taşıyor. Enerji maliyetleri, iş gücü ve lojistik
avantajları ile Avrupa çevresindeki ülkeler—Türkiye başta olmak üzere—bu yeni yatırım dalgasında
kritik roller üstleniyor.
Türkiye’nin Stratejik Fırsatı ve Sınavı
Türkiye, coğrafi konumu ve AB ile olan ticari bağları sayesinde bu yeni sanayi dönüşümünde kilit bir
rol oynayabilir. Ancak burada devreye sadece ucuz iş gücü avantajı değil, teknolojik yeterlilik,
sürdürülebilir üretim ve yeşil dönüşüm kapasitesi giriyor.2025 verileri gösteriyor ki, Türkiye’nin AB’ye yüksek teknolojili ürün ihracatı hâlâ sınırlı; yeşil dönüşüm
standartları henüz sanayinin sadece küçük bir bölümünde yaygın ve enerji maliyetleri istikrarsız. Buna
rağmen, yenilenebilir enerji yatırımlarındaki artış ve bölgesel lojistik avantajlar önemli fırsatlar
sunuyor.
Yol Haritası: Nasıl Başarırız?
Türkiye’nin Avrupa’nın üretim ağındaki yerini sağlamlaştırması için üç kritik başlık öne çıkıyor:
1. Yeşil Sanayi Uyum Planı: AB’nin karbon sınır düzenlemesi (CBAM) gibi politikalar, ihracatçılar
için yeşil dönüşümü zorunlu kılıyor.
2. Nitelikli Üretim Gücü: Sadece montaj değil, Ar-Ge, dijital üretim ve tasarım alanlarında
uzmanlaşma şart.
3. Bölgesel Tedarik Merkezleri: İstanbul-Kocaeli, Ege ve Orta Anadolu gibi lojistik avantajları
yüksek bölgeler Avrupa’nın tedarik zinciri için cazip merkezler haline gelebilir.
Sonuç: Yeni Sanayi Döneminde Türkiye’nin Konumu
Avrupa’nın yeniden sanayileşme hamlesi, yalnızca üretim değil, aynı zamanda dijitalleşme ve
sürdürülebilirlik temelli bir dönüşümü ifade ediyor. Bu dönüşüm, küresel rekabet sahnesinde Türkiye
için hem büyük bir fırsat hem de ciddi bir sınav. Atatürk’ün de belirttiği gibi, bir millet ancak
sanayileşerek kalkınabilir ve güçlü olabilir.
Gecikenler ise bu yeni sanayi dalgasında sadece seyirci kalmakla yetinecek.