Erhan Salman
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Kendi Düşen Ağlamaz

Kendi Düşen Ağlamaz

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ne gariptir Türkiye’de politikaya (siyasete) “olması gerektiği kadar” önem verilmez. Yani, vatandaşlarımız siyasetle ya çok fazla, gereğinden fazla iştigal olur ya da siyasete hiç ilgi duymaz. Aslında olması gereken, vergi veren, ülkesinde nefes aldığı bir devletin uyruğunda hayat savaşımı veren insanların gelecekleri ve refah düzeyleri noktasında, siyasetle “ülke sorunları ve gelecekleri” bağlamında ilgilenmeleri gerekir. Siyaset dediğimiz şey, demokrasi dediğimiz şey, sadece seçim dönemlerinde sandık başlarına giderek, oyunu sandığa atmak değildir. İşte böyle tasavvur edildiğinden ötürü de Türkiye’de “ileri demokrasi” standartlarına ulaştığımız söylenmesine rağmen, “bir arpa boyu” mesafe katedemiyoruz.

Demokrasi veya siyaset, her nedense Türkiye’de gerçekten de bir başıboşluk seviyesinde değer görüyor. Ya dediğim gibi sadece seçim tarihinde sandığa giderek oyunu veriyor ve sonrasında olan-bitenlere katlanıyor veya gözü hiçbir şey görmüyor, “X Partisinden, A liderinden başka birine katiyen” oy vermem, kata ondan başka partiye ya da lidere oyumu vermem. Bizde bu husus gelenek hâline gelmiştir. Dedemden babama babamdan bizlere geçmiştir. E şimdi bizler böyle mi “ileri demokrasi” ve “gıpta ile takip edilen” ülke olacağız? Demokrasilerde tarafgirlik olmaz. Taraftarlık yapacaksan futbol arenalarında yapabilirsin ama onun bile bir “dozu” olmalıdır. Popüler hâle gelen “normalleşme”, “sürdürülebilirlik” ve birçok benzeri niteleme sıfatlarına hakkınca layık olabilmek için, “cak-cek/caz-cez” ekleriyle kurulan cümlelerden çok daha fazlasını yapmak zorundayız.

Türkiye garip bir ülke olmaya başladı. İnsanlar siyaset gibi bir gücün farkında değiller. Ülkeyi yönetemeseler de yönetecek zümreyi kendi iradeleriyle tayin etme hakkına ve salahiyetine sahipler ama nedense işte ince eleyip düzgün düşünerek karar aşamasına gelemedikleri için, son tahlilde “yandım anam” diye feryat etmekteler. Ne zaman taraftar olmak ile tarafgirliğin çıkar noktasında zararlarını doğru düzgün içselleştirdiğimiz vakit, düzlüğe de çıkarız diye düşünüyorum. Körü körüne bir partinin veyahut liderin tarafgiri/taraftarı olduğunuzda, sanırım aklı melekelerinizi de o parti veya liderin eline raptetmiş olursunuz.

Sizce bu durum nasıl yorumlanmalıdır?

Kendi düşen ağlamaz.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!