Erhan Salman
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Hüsnükuruntular Üzerine…

Hüsnükuruntular Üzerine…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

DEJAVU…

Türkiye’de neden bu hissi yaşamak zorunda kalıyoruz?

Ya da birileri bizlere bunu dayatıyor mu?

Seçim, seçmek ve seçilmek; demokrasinin olması gereken ögeleri değil midir?

ANAYASAYA ve ilgili özel yasaya göre seçimlerin yapılması zaten “olağan bir şeydir”.

Eğer yaşadığımız ülke ve devlet demokratik bir rejimle idare ediliyorsa olması gereken, önceden saptanan seçim tarihi itibariyle ülke genelinde seçim sandıklarının kurulması ve serbest seçim için her türlü önlemlerin alınarak seçmen-yurttaşların gönül rahatlığıyla reylerini kullanmalarıdır.

Bir bakıyorsunuz, iktidarın içişleri bakanı serbest ve hür seçimi “darbe girişimi” olarak “görüyor”.

Buradan da öğrendiğimiz demek ki, darbeler sadece “üniformalı askerler” tarafından yapılmıyormuş. Ama şunu sormak lâzım, bu ülke 21 senedir kim tarafından yönetiliyor? Cumhuriyet Halk Partisi ve ittifak yaptığı partilerin cari dönemde hangi güçle darbe yapabilme olasılığı var?

Dediğim gibi ülkemizde aynı şeyleri mütemadiyen duymamız ve okumamız ve yine işitmemiz olağan şeyler arasında. Bugün için dünya ölçeğinde demokrasiden daha iyi bir yönetim şekli var mı? Ve uluslar yıllarca bu yönetim mekanizmasıyla devletlerini ve ülkelerini yönetmişlerse, daha doğrusu kendileri gibi olan siyasetçilere yetki vermişlerse, önce bu siyasal sistem üzerinde oturup konuşacaksın.

Demek istediğim, şuan daha iyi bir alternatif var mı? Eldeki verili sistem ve koşullar dairesinde vatandaşlar, siyasal tercihlerini devletin yönlendirilmesi ve yönetilmesi veçhesinde ortaya koyarlar. Şimdi sormak lâzım, AK Parti 3 Kasım 2002 ve sonrasında, sandıkla işbaşına gelmedi mi?

Türkiye’deki siyaset kurumunun içinde yer alan ana ögeler/temalar yıllardır zaten hiç değişmez:

DIŞ GÜÇLER,

DIŞ ODAKLAR,

DIŞ MİHRAKLAR,

DARBE YAPACAKLAR, DARBE HİSTERİSİ…

***

Bakıyorum da siyaset kurumunun içindeki tüm “milli iradeyi ve egemenliği” baltalayacak girişimler hep AK Parti aleyhine!

14 Mayıs seçimlerine az bir süre kaldı ya, Alman basınından, İngiliz basınından, Fransız basınından ve tabii ki Amerikan basınından Türkiye’deki seçimleri manipüle edecek yayım-yayınlar peşi sıra gelmeye başladı. Okumadım. İçeriklerini bilmiyorum.

Şimdi yine bir duralım ve soralım: AK Parti 2002 öncesinde ve sonrasında Türkiye ölçeğinde ve hatta uluslararası düzlemde iktidarını sağlamlaştırmak ve ülkedeki yerini konsolide etmek için, nerelerden destek görmüş idi? Avrupa Birliği trenine binmek için kimlerin parlatmalarına ihtiyaç duyulmuştu?

“YENİ TÜRKİYE” ve “İLERİ DEMOKRASİ” gözbağcılığında AK Parti hangi mecralardan destek gördü? Avrupa Birliği ve bizatihi bu birliğin özgül ağırlığı epeyce fazla olan ülkeleri, AK Parti’yi Türkiye’nin yükselen değeri olarak “parlatmadı” mı?

EMPERYALİZM’in parti tutmak gibi çocuksu bir tavrı olabilir mi? Evet, iktidar cenahından gelen iddialar ne? Cumhuriyet Halk Partisi ve eşlik ettiği ittifak ve tabanının tek güdülenme motivasyonu var, o da Sayın Erdoğan düşmanlığı.

Tamam da dış güçler Sayın Erdoğan ve partisinin yanında olduğunda ve iktidarının devamı yönünde pozisyon aldıklarında ses çıkarmayacaksın ama bu odaklar senden vazgeçince de, bu ittifak ettiğin dış güçleri birden “dış mihraklar” ilan edeceksin…

***

DEMOKRASİ veya demokratik rejim dediğimiz yönetim şeklinde mutlak “itaat ve biat” olamaz.

O zaman bu yönetim ya da rejim “demokrasi” olmaz da, ne olur?

Sultalık olur.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet başkanı yani cumhurbaşkanıdır. Bu bağlamda bu ülkenin vatandaşları, Sayın Erdoğan’a makamından ötürü saygı duymak ve göstermek durumundadır. Ama sevmek zorunda değildir.

Öte yandan Sayın Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Genel Başkanıdır. Yıllardır siyaset kurumunun içinde alternatifsiz kaldığından ve partisince ve tabanınca oluşturulan “lider kültü ve mitinden” dolayı da sanırım tüm Türkiye’den yekpare bir tavır ve siyasal davranış beklemektedir.

Artık gerginlik üretmekten vazgeçelim. Stres oluşturmanın ülkemizin geleceğine yatırım yapmayacağı, bilakis toplumumuzun yarınlarından çalacağı açık bir vakıa iken…

***

Geleceğe odaklanarak Türkiye’yi nasıl daha uygar bir toplum yaparız tartışmasına odaklanalım.

Değerli okuyucular,

Seçim/Seçimler yapılır ve sonuçlanır. Yasalara göre de kazanan ve kaybeden tespit edildikten sonra yaşam, gündelik hayat koşuşturmacası devam eder/edecektir.

Nefeslerimizi harcadığımız, enerjimizi tükettiğimiz şeylere bakın…

Sayın Erdoğan seçimi kaybederse koltuğu devreder mi? AK Parti öyle kolayca devlet katından inmez.

Neden? Neden? İşte bizler bu tür algı oyunlarına neden oluyoruz.

Ben inanıyorum ki…

Sayın Erdoğan seçimi kaybederse pekâlâ iktidarı, yani koltuğu yeni cumhurbaşkanına devredecektir.

Eşeğin(insanların) aklına karpuz kabuğu düşürmeye hiç gerek yok!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!