Şiddet, kim tarafından gelirse gelsin kabul edilemez. Şiddet uygulamak, özellikle kapitalist iş dünyasında son yıllarda adını sıkça duyduğumuz “Mobbing” davranışları, sadece eğitimle ya da kültürlenmeyle izah edilemeyecek bir hâle geldi/gelmeye başladı.
Modern Türkiye ülkesinde, neredeyse kanıksadığımız bir hadise, “kadına karşı girişilen şiddet” vaka ve haberleri…
Hemen hemen her gün televizyonda ya da gazete köşelerinde kadın cinayetlerini görmemiz, olağan bir durum oldu.
Kadın cinayetleri…
Kadına karşı sergilenen samimiyetsiz davranışlar…
Kadının “adının ve sanının” yok sayılması…
Cemiyet yaşamından kadının dışlanmak istenmesi…
Yine aynı şekilde…
İş yaşamında da önüne engeller çıkarılması…
Tüm bu olumsuz ataerkil oyunlar ve riyakârlıklar, pek tabii sadece bizim ülkemizde olmuyor.
Hiç kıvırtmaya gerek. O çok övdükleri ve ballandıra ballandıra dillendirdikleri Avrupa medeniyetinde de, kadına sanki hiç olumsuz muamelelerde bulunulmuyor mu?
Kimseyi kandırmaya gerek yok.
Salon erkeği ve kadını tasviri üzerinden, özel günlerde/balolarda dans reveransları üzerinden Avrupa medeniyetini görmezden gelmeye gerek yok.
Neyse… Bizim konumuz, Türkiye’deki kadın cinayetleri ve erkek cinsinin kadın cinsine karşı takındığı samimiyetsizlik…
Şunu aklımızdan çıkarmayalım:
Kadın… Her şeyden önce…
İNSANDIR.
Bu gerçek, nerede olursa olsun, dünyanın hangi ikliminde olursa olsun, değişmez/değiştirilemez.
****
Bu son günlerde toplumca içimizi acıtan kadına karşı işlenen suçlarda ve samimi olmayan tutumlarda, bence bir “değişim” tetiklenecekse ya da “farkındalık” meşalesi yakılacaksa…
Hiç lamı cimi yapmanın gereği yok.
Ataerkil toplumsal düzenden daha medenî bir yaşamsal forma geçişin de…
Kadının, artık hem gazete köşelerinden hem de tv ekranlarından içinde bulunduğumuz çağla yakıştırılamayacak durum(lar)dan çıkmasının kanımca yegâne yolu…
Yine… KADININ, kendisinden geçmektedir.
Her şeyden önce, kadın, kendisinin evet belki önce anne, eş gibi toplumsal/ailesel statülerinin olduğunun bilincinde ama ne olursa olsun eşit haklara sahip bir İNSAN olduğunu unutmayacak, unutturmayacak.
Evet…
Klişe ama kadın, “cinsel obje” değildir. Kadın, sadece “üreme nesnesi” değildir.
Bu “farkındalık”, bir dehşet yaşandığında ve toplumsal infiale neden olan bir kadın odaklı hadiseler neticesinde, ahlanarak-vahlanarak kotarılacak bir gerçeklik midir?
Değerli okuyucular,
Riyakârlık yapmaya ve samimiyetsizliğe hiç gerek yok. Toplumsal infial ânlarında, kadına yönelik katliam istatistikleri ve kadın çalışma raporları gibi yaldızlı kâğıt parçalarıyla ne oldu, neler değiştirildi memleketimizde?
Çıkış yolu bellidir:
Kadın, her şeyden önce, İNSAN olduğunun bilincinde, evet “varolduğu” toplumun kültür kodlarıyla ile gelenek ve görenekleriyle çelişmeden ama kendisini de “silikleştirmeden”, uygar dünyanın bir “bireyi” olduğunu, muhatabına, karşı cinsine, kendi ön almalarıyla ve başarılarıyla kabullendirecektir.
Bunun bir başka yolu var mıdır, bilmiyorum.
Kadın, kendi özgürlük savaşımının kumandanı olacaktır/olmak zorundadır.
****
Demek istediğim…
Kadın, tüm tecrübe ettiği zorluklara, gördüğü ikinci sınıf muamelelere rağmen, yılmayacak ve ayakta kalmak adına elinden gelen tüm gayretleri istikamet belleyecektir.
Hep aynı fasit daire içine hapsolup kalıyoruz. Hep bildik ezber cümle kalıpları…
Demokrasi… Laiklik… Hukuk Devleti… İnsan Hak ve Hürriyetleri…
E tamam da sonuç nerede? Hamasi cümlelerle ve nutuklarla sadece kamuoyunun gazını alırsınız ama…
İlerleyen dönemlerde, yine bir erkeğin kadına yönelik “insanî” olmayan hareket ve tutumlarını “film gibi” izlersiniz.
“Kuvveden fiile geçmeyen” her düşünce, proje, tasarım, hayal, ancak ağdalı demeç hükmünde olur ve akim kalmaya da mahkûmdur.
KADIN…
Yirmibirinci yüzyıl dünyasında yaşadığının farkında ve bilincinde olarak, bu yüzyılın “çağcıl insanı” olmak için elinden geleni ardına koymayacaktır.
Ezcümle demek istediğim, kadın önce kendini değiştirecek ve dönüştürecek… Bilgi toplumu ve bilgi çağında olmanın gereğince, eğitime yönelecek. Kısacası, meslek edinecek. Kendisini, post-enformasyon toplum yapısına göre donatacak. Profesyonel kariyeri için elinden geldiğince mücadele edecek. Eğer, kaderini ve gelecek dönemlerde sosyal hayattaki yerini erkeğin takdirine bırakırsa, biz de dönüp dolaşıp hep aynı türküyü çığırmaya ve dinlemeye ne yazık ki devam edeceğiz.
Kadın… Kurtuluşunun okumakta/tahsil yapmakta, hayat boyu eğitim felsefesinde olduğunu, önce kendine inandıracak, ekonomik özgürlüğünü elde edecek, dediğim gibi kişisel beşeri sermayesine yatırım yapacak, sabırla ve elde ettiği başarı ve kazanımlarla toplumsal yaşamın ara duraklarında erkek cinsiyle beraber, olması gereken-olan değil- rollerini icra edecek.
Çok mu zor? Çok mu muğlak? Çok mu karmaşık? Atalet hâlinden çıkamayan kadın için belki çok çetrefilli…
Artık yeter, başın öne eğilmesin KADIN;