Şu kısacık yaşamlarımızda önemli olan nedir, derseniz, bence her şekilde şu gök kubbede hoş bir seda bırakmaktır, diye söylerim.
2023 yılı, şuradan yani 2022 yılından baktığımızda, hem iktisadî açıdan hem de siyasî açıdan temposu yüksek geçeceğe benziyor.
Seçimi kazanmak için, siyaset kurumu içinde konumlanan siyasi partiler, ellerinden geldiğince seçmen-vatandaşın teveccühünü kazanmaya çabalayacaklar.
Şurası bir gerçek…
İNSANDAN daha önemli bir “varlık” yok. Bugün için dünyada cereyan eden gelişmeler ve değişmeler, son kertede insanın yaşamını kolaylaştırmak ve hayatına dokunmak için vuku bulmakta.
Yeryüzümüz, başlangıcı 2020 yılına denk gelen bir salgından ötürü çok fazla şeylere tanıklık etti. Devletler, vatandaşlarını korumak adına önlemler aldılar.
OLAYLARIN gelişimi yönünde çok şeyler yazıldı ve çizildi. Bu virüs salgınının, “üst akıl” tarafından “ulus devletlerin” içlerinin boşaltılması adına “tertip edildiği” çok kere ikrar edildi.
Ezcümle…
İNSAN…
Çok kıymetli bir değer. Toplumlar ve devletler, hükümranlık altındaki yurttaşlarının hayat refahlarını ve gönençlerini yükseltme derdinde iken, emperyalizm ve karanlık odaklar, sapkınca hedefleri adına dünya toplumlarını yok etmekten imtina etmiyorlar.
TEKNOLOJİ ilerlerken ve yüksek seviyede gelişme tesis ederken, insanlığın yaşamına tesiri de baktığımız yerden değişmekte. İnsanlık birikimli bir biçimde yaşamda değer üretirken, son kertede yirmibirinci yüzyıl çerçevesinde hâlen bir arayış içinde.
Her şeyde olduğu gibi yaşam içinde de zıtlıklar üzerinden insanlar “anlam arayışı” içindeler.
Salgından sonra, yaşam içinde çok fazla değişime tanıklık etmek zorunda kaldık. Şu bir gerçek, ne olursa olsun, dünyamızda zıtlıklar arasında bir varlık savaşımı verilecek.
İçinde bulunduğumuz çağ ne derseniz deyin, “karanlık dönemlere” döndürülmek istenen bir savaşıma sahne olacak/olmakta. Teknolojide çığır açacak keşifler yapılırken ve dahası fennî alanda da eskiye kıyasla mesafe katedilmişken… Mücadele devam edecek.
Devletler olsun, toplumlar olsun, ulusötesi yapılanmalar olsun; hep bu tip örgütlenmelere “anlam” ve “değer” katan varlık İNSANDIR. Daha önceki yazılarımda da ifade etmiş olabilirim. İnsan için insana dokunan politikalar ve uygulamalar, yine insanların (yurttaşların katında) katında muteberlik kazanacaktır.
Şöyle, coğrafyamızdaki ve geneldeki gelişmelere baktığımızda, devletlerin giriştikleri operasyonvari tertipler, önce sanki vatandaşlarının sonra da dünya sakinlerinin “iyiliğiney”miş havasıyla meşrulaştırılmıştır.
Şöyle dursun toplumlarının ve dünyanın iyiliği… Son kertede, yaşanan hep gözyaşı ve kan dökümü olmuştur. Bugün, en son şahit olduğumuz RUSYA–UKRAYNA savaşı, Rusya’nın kendi cephesinden aksettirildiğinde “haklı” nedenlere dayandırılmaktadır.
Ama, bu, hep her yerde aynı biçimde sergilenmiştir. Sürekli “meşru gerekçelerle” ve “ulvi hedeflerle” insanlar/ulus devletler/insanlık kan deryasına sürüklenmiş… Masum çoluk-çocuk, kadın ve yaşlılar kolonyalist amaçlarla hayatlarından edilmişlerdir.
Afganistan’da da, Irak’ta da ve Suriye’de de ve dahası Filistin’de de sahneye konan, sütre arkasındakilerin görmemizi istedikleri kadardır.
Nerede olursa olsun, hâlâ içinde “iyilik” ve “sevgi” ile “merhamet” ve “vicdan” hasletlerini barındıranlar da, en az ruhlarını karanlığa teslim edenler kadar cesur, özgüvenli ve dahası agâh olmadıkça, insanlık “değerlerinin” ve bizatihi insanın varlık olarak kendisinin etkin olması zor görünmektedir.
