YOKSULLUK ve yoksullaşma…
Birden bire mi oluşur?
Yoksa…
Uygulanan iktisat politikalarının “rasyonellikten” uzak olmasından ötürü, zamanla boy vermeye mi başlar?
Hiç inkâr etmeye gerek yok.
Türkiye’miz kimilerinin bahsettiği gibi bölgesinde “gıpta ile” takip edilen bir ülke değil.
Uçtuğumuz felan da yok.
Sanırım, bu sıralar “ayaklarımız yere basmadığından”, kendimizi uçtuğumuza “inandırır” olduk.
Masallarda olur hep “güzel dilekler”…
HAYAT…
Masal değil. Geçmişte ülkemizde “nöbetleşe bir yoksulluk” vardı. Bir nevi “idare edilebilir” durumla karşı karşıyaydı toplum.
Ama artık Türkiye’de “derin-derinleşen yoksulluk algısı” var. Ve yoksulluk masal felan da değil.
Hep aynı değerlendirmeler yapılıyor ama ne olursa olsun gerçek değişmiyor.
Cumhuriyet toplumunun özelliği, insanı, birey ve vatandaş statüsüne çıkarmasıdır.
Rasyonalizm dediğimiz haslet “aklın kullanılmasını” elzem görür. Eğer olan bitene “mantık çerçevesinden” bakamazsan ve yoksullaşmayı “kadere” indirgersen…
DERİNLEŞEN YOKSULLUĞU, “iliklerine kadar” duyumsarsın.
Ama sen fakirleşirken, sürekli iktidar çevreleri ve kayırmacı sermaye grupları palazlanıyorsa…
Ve sen hâlâ “neden bu böyle, ekonominin payından bana hep neden yoksulluk düşüyor” demezsen…