GELECEK açısından bakıldığında, her zaman olduğu gibi gelişmişlik veya az gelişmişlik ekseninde ülkeleri “ayrıştıracak” husus, kanımca “eğitim” olacak…
Şu bir gerçek…
İçinde bulunduğumuz dönemde…
Küresel bir ekonomik dalgalanma olduğu kesin…
Rusya–Ukrayna savaşından tutunda…
Bölgesel kalkışmalar veya…
Ani gelişebilecek krizler…
Domino taşları misali tüm devletleri etkisi altına alabilecek potansiyel etkiye sahip.
Burada, bizim artık ulusça düşünmemiz ve hiç gecikmeden harekete geçmemiz gereken hususların başında eğitim meselesinin geldiğini hatırlatmaya gerek var mı, bilemiyorum!
Kestirmeden söylemek istediğim…
Ne olursa olsun…
Dış şoklar…
Ülke içinde cereyan edebilecek beklenmeyen kalkışmalar veya öngörülemezlikler noktasında…
Bir ülkeyi “güçlü” yapacak etken…
Sahip olduğu “potansiyeldir”.
Yine ne olursa olsun…
Türkiye’miz tüm olumsuzluklara rağmen bölgesinde, diğer devletlerden ayrılan bir ulus devlet.
Dijitalleşen dünyada bizim ulusça neler yapmamız gerektiği hususunda detaylı beyin fırtınaları yapılmazsa, “gelecek” diye bir şey de olmaz.
* * *
Son dönemlerde eğitim konusunda “sınıfta kaldığımız” açıktan açıktan dillendirilmeye başlandı.
Klasik eğitim modelleriyle yetiştirdiğimiz gençlerin, hem kendilerine hem de toplumlarına fayda sağlayamadığı ortada. Bugünün gençleri dediğimiz kişiler, yarının “anne-baba-çalışanı” olarak temayüz edeceklerdir.
Türkiye’de ıskaladığımız ya da görmezden geldiğimiz en büyük kusurumuz, bir şeylerle “yüzleşmekten” kaçınmamızdır. Yirmibirinci yüzyıl için çok fazlaca detaylı değerlendirmeye gerek var mı?
Yine eğitimle atbaşı gidecek en önemli konu…
Üretimdir.
Ekonomidir.
21.yy bilgi toplumlarının, bilgi ekonomilerinin çağıdır. Hammaddesi bilginin olduğu üretim süreçlerinde, eğer bizler gençlerimizi zaten çok geç kaldığımız bu toplumsal aşamaya olması gerektiği biçimde hazırlayamaz isek…
Veya…
Havanda su döven boş işlerle hem toplumu hem de ülke enerjisini heba edersek…
Artık şu noktada hemfikir olmak zorundayız…
Post-modern toplum ötesi sürecinde, tüketerek ayakta kalmamız olanaklı değil. Ağızlarımıza pelesenk ettiğimiz “ileri demokrasi” de “Yeni Türkiye” mottoları da ancak, kalkınmış bir toplum modeli oluşturularak elde edilir.
Üreteceğiz…
Markalaşacağız…
Ar-ge faaliyetlerine daha fazla yoğunlaşacağız…
İşte bu bağlamda…
İlim ve irfan bizlerin mihmandarları olacaktır…
Farkındaysanız…
Almamız gereken yol, katetmemiz gereken mesafe…
Epeyce fazla.
Ama…