Dr. Hamid Şehanegi
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. İslam Dünyasının Marjinalleşmesi: Neden ve Nasıl?

İslam Dünyasının Marjinalleşmesi: Neden ve Nasıl?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İslam Dünyasının Paradoksu

Bugün dünya nüfusunun yaklaşık dörtte biri Müslümandır; yani iki milyara yakın insan. Endonezya’dan Nijerya’ya, Türkiye’den Suudi Arabistan ve İran’a, hatta Hindistan, Çin ve Rusya’daki Müslüman topluluklara kadar geniş bir coğrafyaya dağılmıştır. Zengin doğal kaynaklar, stratejik coğrafi konum ve köklü medeniyet mirası, İslam dünyasını potansiyel olarak küresel düzenin en önemli aktörlerinden biri yapabilecek güçtedir.

Fakat pratikte tablo farklıdır. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Endeksi’nde Müslüman ülkelerin çoğu alt sıralarda yer alır. Bilimsel üretim ve teknolojik yeniliklerde payları sınırlıdır. Siyasi açıdan otoriterlik, yolsuzluk ve iç savaşlar yaygındır. Uluslararası arenada ise dağınık, etkisiz ve çoğunlukla tepkisel bir duruş sergilerler.

Bu çelişki — yani büyük potansiyel ile mevcut zayıflık arasındaki fark — “İslam dünyasının paradoksu” olarak adlandırılmaktadır. Makalenin temel sorusu da budur: İslam dünyası neden hâlâ marjinaldir ve buradan çıkışın yolu nedir?

ZAYIFLIKLARIN ANATOMİSİ

1. Etkisiz Yönetim ve Güven Krizi

Müslüman ülkelerin en büyük açmazı siyasettedir. Çoğunda gerçek demokrasi yoktur; seçimler göstermeliktir, medya özgür değildir. Yaygın yolsuzluk devletleri felç etmiş, toplumsal güveni zayıflatmıştır. Devlete ve kurumlara güvenin erozyona uğraması, ekonomik ve kültürel reformların başarı şansını yok etmektedir.

2. Tek Ürünlü ve Dışa Bağımlı Ekonomi

Ekonomiler iki uçta toplanır: petrol ve gaz gelirlerine bağımlı Körfez ülkeleri ya da ucuz iş gücü ve tarıma dayalı Mısır, Pakistan ve Bangladeş gibi ülkeler. Ortak sorun ise çeşitliliğin olmaması ve dışa bağımlılıktır. Petrol gelirleri çoğunlukla gösterişli projelere veya tüketime harcanırken, diğer ülkeler hammadde ve iş gücü ihraç etmeye sıkışmıştır. Bu yapı “bağımlı kalkınma” sarmalını doğurur.

3. Eğitim ve Bilim Krizi

İslam dünyası ile gelişmiş ülkeler arasındaki en büyük uçurum, bilim ve eğitimdedir. Ar-Ge harcamaları düşüktür, beyin göçü yaygındır, eğitim sistemi ezbere dayalıdır. Bu nedenle yapay zekâ, biyoteknoloji ve yenilenebilir enerji gibi yeni alanlarda söz sahibi olamamaktadır.

4. İç Çatışmalar ve Bölünmeler

Mezhepsel ayrılıklar (Sünni-Şii), etnik gerilimler ve bölgesel rekabetler İslam dünyasını zayıflatmaktadır. Yemen, Suriye, Irak ve Afganistan gibi örnekler, kolektif kimlik ve barışçıl çözüm mekanizmalarının eksikliğini gösterir.

5. Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği

Kadınların iş gücüne, eğitime ve siyasete katılımı sınırlıdır. Parlamentolarda ve kabinelerde kadın temsili çoğunlukla semboliktir. Oysa kalkınma, nüfusun yarısını oluşturan kadınların aktif katılımı olmadan mümkün değildir.

6. Güvenlikte Yabancı Güçlere Bağımlılık

Körfez’den Orta Asya’ya birçok İslam ülkesi, güvenliğini ABD, Rusya veya Çin gibi dış aktörlere emanet etmiştir. Bu durum, İslam dünyasını bağımsız bir güç olmaktan çok uydu devletler topluluğuna dönüştürmektedir.

7. Zayıf Kurumsal Birlik: İİT’nin Etkisizliği

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Filistin, Suriye ya da Myanmar krizlerinde somut bir rol oynayamamıştır. Çoğunlukla bildiriler yayımlamakla sınırlı kalan bu yapı, kolektif iradenin eksikliğini sembolize etmektedir.

ÇÖZÜM YOLLARI: MARJİNALLİKTEN ÇIKIŞ

  1. Yönetim Reformu ve Hukukun Üstünlüğü
    1. Şeffaflık, yolsuzlukla mücadele, özgür seçimler ve bağımsız medya ile toplumsal güven yeniden inşa edilmelidir.
  2. Ekonomik Çeşitlendirme ve Bilgiye Dayalı Kalkınma
    1. Petrol ve ithalat bağımlılığı azaltılmalı; girişimcilik, teknoloji ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapılmalıdır.
  3. Eğitim ve Bilime Yatırım
    1. Ar-Ge bütçeleri GSYİH’nin en az %2’sine çıkarılmalı.
    1. Üniversiteler arası iş birlikleri ve diaspora bilim insanlarıyla ortak ağlar kurulmalıdır.
  4. Barışçı Diplomasi ve Bölgesel Arabuluculuk
    1. Mezhepsel gerilimleri azaltacak diyalog kanalları açılmalı.
    1. Çatışmalarda yabancı güçlere değil, bölgesel çözümlere öncelik verilmelidir.
  5. Kadın ve Gençlerin Güçlendirilmesi
    1. Kadınların siyasete ve ekonomiye katılımını artıracak yasal reformlar yapılmalı.
    1. Genç girişimciler ve yenilikçiler desteklenmelidir.
  6. İİT’nin Yeniden Tanımlanması
    1. Bildiri odaklı yapısından çıkıp enerji, sağlık ve eğitim gibi alanlarda somut projeler geliştiren bir örgüt hâline gelmelidir.

MARJİNDEN MERKEZE

İslam dünyası bugün kritik bir eşiğin üzerinde duruyor. Bir yanda zengin kaynaklar ve büyük bir nüfus, diğer yanda derin yapısal zayıflıklar… Eğer iç çekişmeler, yolsuzluk ve bağımlılık sürerse, marjinallik de sürecektir. Ancak yönetim reformu, bilim ve teknoloji yatırımları, bölgesel iş birliği ve toplumsal adalet temelinde ilerlenirse, 21. yüzyıl yeni bir İslam medeniyetinin doğuşuna sahne olabilir.

Tarih bize şunu gösteriyor: En büyük dönüşümler en derin krizlerden doğar. Şimdi asıl soru şudur: Müslüman toplumlar ve liderler bu kez tarihten ders alabilecek mi?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!