Demokrasi sadece kelime anlamıyla değil, yatırımcıların ve toplumların belleklerinde kapladığı anlamıyla da önemlidir. Hani bazen derler ya, “demokrasi kavramını” öyle çok fazla abartmaya gerek yok diye. Hani soyut bir kavram ya… Tamam, evet, demokrasi tapılacak bir put veya eleştirilemez bir olgu da değil. Kabul. Yalnız, 21.yy’da toplumların demokrasi kavramına yüz çevirmek gibi lüksleri de yok.
Öte yandan soyut bir olgu olan demokrasi, insanların anlayışları ve bu kavrama yükledikleri “ortak değerleriyle” somutlaşıyor.
Günümüz ekonomileri için de toplumları için de… Demokrasi olgusunun içinin boşaltılmasının nelere mâlolduğu ortada. Demokrasiden yüz çevirerek daha otoriter veya totaliter rejimlere yönelen toplumlar hem iktisadî hem de toplumsal mahvoluşlarına şahitlik etmektedirler.
Tarih derslerle doludur. Almasını bilene. Geçmiş dönemler, demokrasiyi ezen veya demokrasiyi “allayıp pullayarak” geniş kitleleri kandıran ve sonucunda felaketlere sürükleyen lider bozuntularının acı hatıralarıyla maluldür.
Seçmen-yurttaşlar olarak artık daha fazla hata yapma lüksümüz yok. Bu gezegende misafiriz. Gelip geçiciyiz. Geçmiş dönemlerde iyi yönetimlerden “yüz çeviren” “lider bozuntuları” yüzünden toplumlar; açlık, sefalet, yokluk ile kan ve gözyaşına gark oldular.
Ne yazık ki demokrasinin her ne kadar emperyalizmin elinde “oyuncak” olduğu bir realite ise de, gelişmekte olan, gelişen ülkelerin önünde “demokrasiden yüz çevirmek” gibi bir opsiyonları yok.
Bugün, gelişmiş, müreffeh ve kalkınmış bir toplum ya da ekonomi olabilmek için “aklın bir olduğu” yoldan gitmekten başka çare var mı? Yoksulluk, yoksunluk, mahrumiyet, sefalet, iptidai bir yaşam tarzı, gelişememek, yerinde saymak; neden kader olsun ki?
Pekâlâ, hâlâ daha iyi bir yönetim şekli teorik ve pratik olarak ortaya sürülemediği müddetçe, eldeki en iyilerden faydalanmaktan başka seçenek yok gibi.