Cumhuriyet Halk Partisi üzerinden yürütülen algı operasyonlarının iktidar aleyhine işlediği artık bir gerçek…
Ne Türkiye’de “hukukun üstünlüğü” ilkesine riayet kaldı…
Ne de “yargının bağımsızlığına” olan inanca…
Önce… Ekrem İmamoğlu ile başlayan operasyonlar… Sonra dalga dalga İBB üzerinden belediye bürokratlarına taşınan süreç…
Parti içi dengeleri altüst edecek kayyum atamaları…
En son… CHP İstanbul İl Başkanlığının, yine kayyuma devredilmesi girişimi ve gece gece il binasının polislerce ablukaya alınması…
Bir şey dikkatimi çekiyor… Gerçekten de ülkemizde “anayasa” ve “yasalar” paspas edilmiş durumda. Normal şartlar altında milletvekillerinin anayasadan doğan “dokunulmazlıkları” vardır. Bakıyorum ekranlardan… Polisler, CHP’li milletvekillerine mukavemet uygulamakta veya fiili olarak temasta bulunmaktalar.
Gerçekten de bakıyorum…
Yüksek yargı organlarına… Normalde yargı kurumları uygulamalarında ve kararlarında kesinlikle ve katiyen mevzuat ve kanundan neşet etmeyen hiçbir iş ve işlemde bulunamazlar.
Zaten… Normlar hiyerarşisinde anayasa en tepede bulunmakta. Anayasaya aykırı ne yasa uygulanabilir ne de karar yaşama geçirilebilinir…
Bu saatten sonra… Gerçekten de CHP’ye yönelik tüm kanunsuz ve meşruiyet dayanağı olmayan her operasyon ya da baskılama girişimleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin “Rejimine” ve “Demokrasi Kültürümüze” darbe olarak telakki edilecektir.
Bu bağlamda… CHP’nin başını çektiği bu miting toplantıları esasında, Türkiye’de bir kırılmaya da işarettir. CHP’de vuku bulan enerji, sahada geniş kitlelerle buluşarak sinerjiye dönüşmektedir.
Bu şekilde CHP üzerinden, muhalefet yapma davranışının baskılanması, medyaya uygulanan sansür girişimleri, muhalif sivil toplum kuruluş ve liderlerinin yaftalanmaları, toplum indinde sanırım bir “uyanma” bağlamında ortak bir sinerji ruhunu tesis edecektir.