Ağustos’un sıcak bir gününde, Güney Kafkasya’da sessiz ama tarihi bir dönüşüm yaşanıyordu. Üç on yılı savaş ve gerginlik içinde geçirmiş iki kadim düşman, Azerbaycan ve Ermenistan, nihayet bir barış anlaşmasının nihai metni üzerinde anlaşmaya vardılar. Bu olayın, sadece bu iki ülke halkları için değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel jeopolitik denklemler için de derin sonuçları olacak.
Bu anlaşmanın önemini anlamak için geçmişe bakmak gerekir. Karabağ sorunu 1988’de, daha önce Stalin tarafından bölgeye yerleştirilmiş ve özerk bir bölge haline getirilmiş olan Ermenilerin, Sovyet Azerbaycanı’ndan ayrılarak Ermenistan’a bağlanma talebiyle başladı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bu gerginlikler, 1994’e kadar süren ve yaklaşık 30 bin Azerbaycanlının ölümüne ve yüzbinlerce kişinin yerinden olmasına yol açan tam ölçekli bir savaşa dönüştü.
1994 ateşkesinden sonra Karabağ ve yedi çevre bölgesi, Ermeni güçlerinin kontrolünde kaldı. Yaklaşık otuz yıl boyunca durum ne savaş ne de barıştı. AGİT Minsk Grubu gözetimindeki barış müzakereleri sonuçsuz kaldı. Durum öyleydi ki, arada bir sınır çatışmaları alevlenir ve can alırdı.
Bu süreç, sorunda bir dönüm noktası olan 2020’deki 44 günlük 2. Karabağ Savaşı’na kadar devam etti. Azerbaycan, işgal altındaki toprakların önemli bir kısmını geri almayı başardı. Rusya’nın arabuluculuğunda Kasım 2020’de bir ateşkes imzalandı ve bölgeye Rus barış gücü askerleri konuşlandırıldı.
Ancak bu hikayenin sonu değildi. Eylül 2023’te Azerbaycan, Karabağ’daki ayrılıkçı güçlerin tamamen teslim olmasına ve Ermenilerin bölgeden ayrılmasına yol açan bir askeri operasyon başlattı. Bu olay, nihai barış müzakerelerinin önünü açtı.
Anlaşmanın Hükümleri: Zaferler ve Tavizler
Bu barış anlaşması, her biri kendi özel sonuçları olan birkaç kilit madde içeriyor.
Anlaşmanın çekirdeği, karşılıklı toprak bütünlüğü, ulusal egemenlik ve ihlal edilemez sınırların tanınmasıdır. Bu, Ermenistan’ın Karabağ üzerindeki her türlü toprak iddiasından resmen ve kesin olarak vazgeçtiği anlamına geliyor. Bakü için bu, bağımsızlığından bu yana ülkenin dış politikasının temel amacı olan tarihi bir zaferdir.
Ancak, sahada duruma daha yakından bakıldığında, bu “karşılıklı tanıma”nın tamamen simetrik olmadığı görülür. Mayıs 2021’den beri Azerbaycan güçleri, Ermenistan toprakları içindeki birkaç stratejik yüksekliğin kontrolünü elinde tutuyor. Konuştuğum askeri kaynaklar, bu mevzilerin Ermenistan’ın önemli yollarını ve yerleşim bölgelerini gözetleme imkanı sağladığını doğruluyor.
Kıdemli bir Ermeni yetkili, “Azerbaycan’ın Karabağ üzerindeki egemenliğini tanımak ile kendi sınırlarımızın güvenliğini korumak arasında bir seçim yapmak zorunda kaldık. Maalesef zayıf bir pozisyondaydık” itirafında bulundu.
Anlaşmanın bir diğer maddesi, iki ülke arasında tam diplomatik ilişkilerin kurulmasıdır. Bu, otuz yılı aşkın bir süre sonra büyükelçiliklerin açılması ve normal diplomatik ilişkilerin kurulması anlamına geliyor. Bu, anlaşmanın en önemli kısmıdır. Diplomatik ilişkiler, sürekli iletişim kanalları oluşturur ve gerilimi azaltmaya yardımcı olur.
Belki de Ermenistan için anlaşmanın en önemli kazanımı, tarafların tehdit etmekten veya güç kullanmaktan kaçınma taahhüdüdür. Bu madde, daha küçük bir orduya ve daha savunmasız sınırlara sahip olan Erivan için hayati önem taşıyor.
2020 savaşından sonra Azerbaycan liderlerinin, Zengezur (Syunik) koridoru oluşturmak için açıkça askeri eylemle tehdit ettiklerini hatırlıyoruz. Bu tehditler, Ermenistan ekonomisini ve yabancı yatırım çekmesini olumsuz etkileyen bir güvensizlik ve istikrarsızlık ortamı yaratmıştı. Doğal olarak, her an savaş çıkma ihtimali olan bir ülkeye hiçbir büyük yatırımcı yatırım yapmak istemezdi. Bu anlaşma, eğer uygulanırsa, güvenlik ortamını tamamen değiştirebilir.
Bu kazanımlara rağmen, barış anlaşması belirsizlik ve endişelerden arınmış değil. En tartışmalı maddelerden biri, tarafların “hoşgörüsüzlük, ırkçı nefret, ayrımcılık, ayrılıkçılık, şiddet yanlısı aşırıcılık ve terörizmle mücadele” taahhüdüdür.
İlk bakışta bu madde olumlu görünüyor. Otuz yıllık nefret ve düşmanlıktan sonra hoşgörü ve anlayışı teşvik etmek şarttır. Ancak, bu maddenin nasıl yorumlanacağı ve uygulanacağı konusunda endişeler var.
Bu endişe yersiz değil. Her iki ülkede de medya ve eğitim sistemleri on yıllardır “öteki”nin olumsuz imajını yaymaktadır. Bu anlatıyı değiştirmek zaman ve gerçek siyasi irade gerektirir.
Belki de birçok Azerbaycanlı için anlaşmanın en acı verici kısmı, karşılıklı olarak “devletlerarası iddialardan” vazgeçilmesi maddesidir. Bu, hiçbir tarafın diğerini savaş suçları, kültürel mirasın yok edilmesi veya diğer uluslararası ihlaller nedeniyle yargılayamayacağı anlamına geliyor.
Savaş suçu mağduru aileler için bu, adaletin reddedilmesi anlamına gelir. Peki, “Hocalı Faciası” gibi katliamların vahşeti ne olacak?
Öte yandan Azerbaycan, savaşın zararları için milyarlarca dolarlık tazminat talebinden vazgeçiyor. Bir Azerbaycan yetkilisi, “Uluslararası mahkemelerde yıllarca tazminat peşinde koşabilirdik, ancak barış ve istikrar bizim için daha değerli” diyor.
Uygulama Zorlukları ve Jeopolitik Sonuçlar
Metin üzerinde anlaşmaya varılmış olmasına rağmen, anlaşmanın tam olarak uygulanmasının önünde önemli engeller bulunuyor. En büyük engel, Azerbaycan’ın Ermenistan anayasasını değiştirme şartıdır.
Bakü, Erivan’ın nihai imzadan önce anayasasının giriş bölümündeki “Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ve Dağlık Karabağ’ın birliği” ifadesini çıkarmında ısrar ediyor. Bunun yapılması, karmaşık ve zaman alıcı bir süreç olan bir referandum düzenlenmesini gerektiriyor. Anayasayı değiştirmek, parlamentoda belirli bir çoğunluk ve ardından referandum düzenlenmesini gerektirir. Bu süreç 2026’ya kadar sürebilir ve sonucu da kesin değildir.
Diğer bir engel, anlaşmanın uygulanması için güçlü uluslararası garantilerin bulunmamasıdır. Rusya’nın arabuluculuğunda imzalanan ve bölgeye Rus barış gücü askerlerinin konuşlandırıldığı 2020 ateşkes anlaşmasının aksine, bu anlaşma böyle bir denetim mekanizmasından yoksundur.
Belki de anlaşmanın en ilginç yönü, jeopolitik sonuçlarıdır. Anlaşma taslağının İngilizce (Rusça değil) hazırlanması ve Moskova’nın doğrudan katılımının olmaması, Güney Kafkasya’daki güç dengesinin değiştiğine dair net bir mesaj veriyor. Bu anlaşma, Rusya’nın bölgedeki nüfuzunun azaldığını açıkça gösteriyor. Hem Bakü hem de Erivan, Moskova’nın etkisinden kısmen memnuniyetsizdir ve dış ilişkilerini çeşitlendirmeye çalışmaktadır.
Aynı zamanda, Azerbaycan’ın ana müttefiki olarak Türkiye’nin rolü güçlenmiştir. Ankara, Bakü’ye sadece askeri ve siyasi olarak destek vermekle kalmamış, aynı zamanda artık bölgesel gelişmelerde önemli bir aktör olarak ortaya çıkmıştır.
Belirsiz Bir Gelecek
Bu barış anlaşmasının geleceği hala belirsizliğini koruyor. Bir yandan, bu, Sovyet sonrası alandaki en uzun ve en kanlı çatışmalardan birini sona erdirmek için tarihi bir fırsattır. İlişkilerin normalleşmesi, ekonomik kalkınmaya, bölgesel işbirliğine ve milyonlarca insanın yaşamının iyileşmesine yol açabilir.
Öte yandan, birçok risk bulunuyor. Anlaşmadaki asimetri, uluslararası garantilerin olmaması ve iki millet arasındaki güvensizlik, bu kırılgan barışı kolayca bozabilir.
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış anlaşması, iki taraftaki gerçek barış iradesi için bir test olacaktır. Başarısı, sadece anlaşma hükümlerinin titizlikle uygulanmasına değil, aynı zamanda iki ülkenin liderlerinin ve halklarının geçmiş nefretin ötesine geçme ve ortak bir gelecek inşa etme kapasitesine bağlıdır.
Uluslararası toplum için de bu bir testtir. Küresel ve bölgesel güçler, Güney Kafkasya’da kalıcı bir barış inşa etmek için bu tarihi fırsattan yararlanabilir. Güney Kafkasya tarihi bir dönüşümün eşiğindedir; dünyadaki diğer uzun süreli anlaşmazlıkların çözümü için bir model olabilecek bir dönüşüm.