Bir zamanlar “komşuluk” diye bir şey vardı. Kapılar ardına kadar açıktı, sofralar birleşirdi. Birinin derdi, herkesin derdiydi. Şimdi kapılar çelik, gözler telefon ekranında, kulaklar kulaklıkta. Herkes kendi kalesine kapanmış, sanki hayatta kalmak tek kişilik bir oyunmuş gibi.
Modern insanın en büyük trajedisi, “özgürlük” zannıyla yalnızlaşmasıdır. “Ben” demeyi öğrendik ama “biz”i unuttuk. Paylaşmayı unuttuk. Bir çocuğun sokağa çıkıp oynamasına bile izin vermeyen, her şeyi korku ve güvenlik parantezine alan bir toplum olduk.
Televizyonlar, haberler, sosyal medya… Hepsi bize sürekli “kendini kurtar” diyor. Ama kimse şunu sormuyor: Tek başına kurtulmak, gerçekten kurtuluş mudur?
Bir gün elektrikler kesildiğinde, internet sustuğunda, market rafları boşaldığında… elimizde kalan tek şey komşumuzun uzattığı bir bardak çay olacak. Ve işte o gün, çok geç kalmış olduğumuzu fark edeceğiz.
Şimdi tam zamanı… “Ben” yerine yeniden “biz” diyebilmenin. Yoksa hepimiz kendi yalnızlığımızın içinde boğulacağız.