Washington ile Brüksel arasında aylardır süren ticaret pazarlıkları, beklenenin aksine çözüm değil yeni bir gerilimi beraberinde getirdi. ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa Birliği’nden (AB) ithal edilen otomobillere uygulanan yüzde 25’lik gümrük vergisini düşürmek yerine, baskıyı artıran yeni bir yürütme emrini imzaladı. Bu gelişme hem AB otomotiv endüstrisini hem de küresel ticaret dengelerini doğrudan etkileyecek.
2 Nisan’dan bu yana yürürlükte olan yüzde 25’lik tarife, “ulusal güvenliği tehdit ettiği” gerekçesiyle ABD Ticaret Genişleme Yasası’nın 232. bölümü kapsamında hayata geçirilmişti. Aslında geçtiğimiz günlerde AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Başkan Trump’ın vardığı siyasi mutabakat, otomobiller için bu oranın yüzde 15’e çekilmesini, ayrıca bazı stratejik ürünlerin muaf tutulmasını öngörüyordu. Ancak Washington yönetiminin 1 Ağustos’a girerken yayımladığı yürütme emrinde bu düzenlemelerin hiçbiri yer almadı.
Yeni emre göre, 8 Ağustos’tan itibaren AB’den gelen tüm mallara genel olarak yüzde 15 oranında ek gümrük vergisi uygulanacak. Bu tarihten önce yola çıkan ürünler içinse 5 Ekim’e kadar geçerli olmak üzere yüzde 10’luk önceki tarife korunacak. ABD yönetimi ayrıca, bu yeni vergileri aşmak için yapılacak herhangi bir dolanma girişimine de çok sert bir ceza öngördü: yüzde 40 ek vergi.
Brüksel’de “tedirgin iyimserlik” havası
Bu sürpriz karar Avrupa’da soğuk duş etkisi yarattı. Ancak AB Ticaret Komiseri Maroš Šefčovič, resmî açıklamasında “AB-ABD anlaşmasının ilk sonuçlarını memnuniyetle karşılıyoruz” diyerek tansiyonu düşürmeye çalıştı. X platformundaki mesajında Šefčovič, yeni sürecin “hem işletmeler için öngörülebilirlik sağladığını hem de transatlantik ticarette güven ortamını güçlendirdiğini” söyledi. Ayrıca AB ihracatçılarının bu sayede daha rekabetçi bir pozisyona kavuştuğunu da iddia etti.
Ancak perde arkasında Brüksel’de ciddi bir rahatsızlık var. Diplomatik kaynaklara göre, Washington yönetiminin “ulusal güvenlik” bahanesini bırakmaması, AB’nin Trump döneminde sıkça şikâyet ettiği keyfi ticaret politikalarının devam ettiği izlenimini güçlendiriyor. Nitekim Šefčovič de açıklamasının son bölümünde “çalışmalar sürüyor” diyerek, 27 Temmuz’da varılan siyasi uzlaşının hâlâ ortak ve bağlayıcı bir metne dönüşmediğini hatırlattı.
Bu da gösteriyor ki, taraflar hâlâ nihai metin üzerinde pazarlık yürütüyor ve bu pazarlık oldukça zorlu geçiyor.
Ayrı diller, aynı anlaşma: Transatlantik ikilem
Asıl dikkat çekici olan ise Brüksel ve Washington’un aynı anlaşmayı kamuoyuna farklı şekillerde anlatması. AB Komisyonu, yeni düzenlemeyi ticarette bir “yumuşama” ve “karşılıklı kazan-kazan” adımı olarak sunarken; ABD yönetimi, bunun bir “taviz” değil, AB’den “daha fazla taviz koparma” süreci olduğunu vurguluyor.
ABD, geçtiğimiz günlerde yayımladığı resmi bilgi notunda, AB’nin yeni Dijital Ağ Yasası kapsamında dijital altyapıdan ücret alınmayacağını taahhüt ettiğini ileri sürdü. Ancak Brüksel, böyle bir tek taraflı taahhüdü reddediyor. Komisyon, şubat ayında yayımladığı beyaz kitapta bu ücretin “uygulanabilir bir çözüm olmadığını” zaten açıkladığını ve kararın yalnızca ABD şirketleri için değil, tüm küresel şirketler için geçerli olacağını ifade etti.
Bu detay, AB’nin dijital piyasalarda “ayrıcalıklı muamele” vermek istemediğinin ve küresel kurallar çerçevesinde hareket etmeye çalıştığının işareti. Fakat ABD, özellikle teknoloji devleri üzerinden önemli bir baskı unsuru kurarak Brüksel’in elini zayıflatmaya çalışıyor.
Çelik, alüminyum ve şarap dosyaları: Belirsizlik sürüyor
Transatlantik ticarette gerilim sadece otomobillerle sınırlı değil. ABD hâlâ AB’den ithal edilen çelik ve alüminyumda yüzde 50 oranında gümrük vergisi uyguluyor. AB Komisyonu, bu ürünlerde “yakında daha düşük tarifeli kota sistemine geçileceğini” söylese de şu an için somut bir adım atılmış değil.
Bir diğer sıcak başlık da şarap ve içki sektörü. Avrupa’daki üreticiler, ABD pazarındaki rekabet güçlerini korumak için bazı muafiyetler talep ediyor. Ancak Washington bu konuda da oldukça katı bir tutum sergiliyor ve ek vergilerin kaldırılması için yeni pazarlıklar yürütüyor.
Kısacası, AB ile ABD arasındaki ticaret görüşmeleri hâlâ bir denge arayışı içinde. Brüksel, ortak değerler ve kurallara dayalı serbest ticaret vurgusu yaparken; Washington, özellikle otomotiv ve teknoloji sektörlerinde “ulusal güvenlik” gerekçesini öne sürerek gümrük baskısını artırıyor.
Trump yönetimi neden geri adım atmıyor?
Trump yönetiminin bu kadar agresif bir vergi politikası izlemesinin arkasında birden fazla sebep var. İlki, yaklaşan seçim dönemi. ABD’de otomotiv sektörünün güçlü olduğu eyaletlerde yerli üretimi koruma söylemi, önemli bir oy potansiyeline hitap ediyor. Ayrıca Trump yönetimi, ticaret açığını düşürmeyi ve “ABD’de üret” vizyonunu somut adımlarla desteklediğini göstermek istiyor.
Bir diğer önemli sebep ise stratejik: Washington, Almanya başta olmak üzere AB’nin otomotiv devlerini sıkıştırarak, Çin pazarına yönelik stratejilerinde daha fazla manevra alanı kazanmak istiyor. ABD’nin nihai hedeflerinden biri de Avrupalı üreticilerin Çin’deki yatırımlarını azaltması ve ABD pazarına yönelmesi.
Sonuç: Yumuşama değil, kontrollü gerilim
Son tabloya bakıldığında, Trump yönetiminin son yürütme emri, AB otomobil endüstrisi için beklenen rahatlamayı getirmedi. Aksine, 2 Nisan’dan bu yana süren yüzde 25’lik tarifenin ardından, 8 Ağustos’tan itibaren yeni ve geniş kapsamlı bir yüzde 15 vergiyi resmileştirdi.
AB tarafında diplomatik bir dil ve “istikrar” vurgusu öne çıkarılsa da gerçekte Washington’un baskıyı azaltmadığı ve Brüksel’in pazarlık masasında hâlâ zorlandığı açıkça görülüyor.
Önümüzdeki haftalarda iki tarafın da bu “kontrollü gerilimi” nasıl yöneteceği hem Avrupa otomotiv endüstrisinin geleceğini hem de küresel ticaret düzenini yakından ilgilendirecek.
Kaynak: Euronews
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar