İstikrar, zaman içinde tutarlı biçimde süreİstikrargelen düzeni ve öngörülebilirliği işaret eder. Değişim kaçınılmazken, istikrar “durağanlık” değil; belirlenen doğrultuda kesintisiz ilerlemeyi ifade eder. Bu sayede hem birey hem de kurumlar, uzun vadeli hedeflerine güvenle ulaşabilir.
İstikrarın temel boyutları;
- Süreklilik, aynı değerler ve yöntemler çerçevesinde ilerlemek.
- Tutarlılık, ilişkilerde ve iş süreçlerinde güven inşa eder.
- Öngörülebilirlik, riskleri azaltır ve karar almayı kolaylaştırır
Aşırı istikrar, değişime kapalı bir yapı yaratabilir tıpkı donmuş bir nehir gibi akışkanlıktan yoksun kalır. Esneklikse beklenmeyen durumlara hızlı adaptasyonu sağlar. En sağlıklı model “dinamik istikrar”dır. Temel değerler sabit kalırken yöntemler günün koşullarına uyum gösterir.
Teknik adamlarda kalıcılık, sadece süre uzunluğu değil; bir vizyonun sahaya yansıması ve kulüp kültürüne derinlemesine nüfuz etme fırsatıdır. Yabancı liglerde kulüpler teknik adamlara bu konuda daha sabırlı davranırken ne yazık ki ülkemizde sabretmek bizlere çok uzak bir kelime olarak göze çarpıyor. Geçen yazıda transfer olaylarına biraz değinmiştik, kulüplerimizin yaptıkları transferlerin dönemi kurtarmak için mi? Yoksa bir plan dahilinde mi yapıldığı “istikrar” çerçevesinde düşünürsek önümüze düşecek.
Takım kötü oynadığı zaman herkesin aklına gelen ilk çare teknik adam değişikliği oluyor ama geriye dönüp baktığımız zaman, kadro başka bir teknik adam için kurulmuş o teknik adamın görevine son veriyorsun onun planı için transfer edilen adamları oynatması için farklı bir teknik adam getiriyorsun sonra ondan beklenen verimi alamayıp onu da yolluyorsun. Kadroda ki oyuncular neden gitmiyor? Onları neden göndermiyoruz? Burada da yine transfer yanlışlarına düşüyoruz. Oyuncuyu getirtmek için milyon avrolar ödüyoruz, bizim verdiğimiz maaşları Avrupa’da hiçbir kulüp vermediği için oyuncuyu elden çıkarmak için tekrar fesih bedeli ödüyoruz.
İstikrar burada devreye giriyor aslında, teknik adamın bir sistemi olur o sisteme uygun oyuncular transfer edilir. Daha sonra plan dahilinde alt takımlardan takıma takviye yapılabilir ya da giden oyuncunun yerine yenisi alınabilir. Böyle bir oyun planı ve istikrar olmadığı için her yaz döneminde yeni baştan takım kurar gibi transfer yapıyoruz.
“Sir Alex Ferguson” 1986 yılında Manchester United başına geldiği zaman, 26 senelik bir kariyere imza atacağını belki kimse tahmin edemezdi. İlk 6 senesinde şampiyon olamadı ama sonrasında geriye kalan 20 yılında ilk 3 dışında bitirmedi ligi. 26 yıllık kariyerinde; 13 şampiyonluk, 13 kupa, 2 şampiyonlar ligi, 1 kupa galipleri kupası, 2 kıtalararası kupa ve 1 UEFA süper kupası ve “SİR” unvanı.
Kolay bir kariyer değil tabi ki ama oluşturmaya çalıştığı bir oyun kültürü ve ona güvenen bir topluluk olunca başarılar peş peşe geldi. Bir efsaneyi beraber ortaya çıkardı, İngiliz devi “Kırmızı Şeytanlar” Sir Alex Ferguson’dan sonra hala şampiyon olamadı ama bu sene şampiyon olan Liverpool ile İngiltere liginde en çok şampiyon olan takım unvanını paylaşıyor.
Umarım aynı istikrarı kendi kulüplerimizde de görürüz ve önemli olanın transferlere para dökmek değil doğru sistemi oturmak olduğunu anlarız. Yine sizlere ufak bir film önerisinde bulunacağım. Takım olmanın hissiyatını yaşatan “The Replacements” 2000 yapımı bir Amerikan Futbolu filmi iyi seyirler dilerim.