Son günlerde IDEF fuarında tanıtılan “Tayfun Blok-4” adlı füze, savunma sanayii meraklılarının değil, artık sokaktaki vatandaşın da dilinde. Çünkü bu öyle sıradan bir teknoloji değil; Türkiye’nin yıllardır adım adım ördüğü yerli ve milli savunma hamlesinin geldiği son noktalardan biri.
Hani “Yapamazlar” Diyorlar Ya…
Hepimize tanıdık bir söz vardır: “Bizden bir şey olmaz.” Yıllarca bu cümleyle büyüdük. Hep dışa bağımlı, hep başkalarının ürettiğini kullanan bir ülke sanıldı Türkiye. Ama şimdi geldiğimiz noktada; kendi tankını, SİHA’sını, uydusunu yapan bir ülke olduk. Tayfun Blok-4 de bu gurur tablosunun yeni bir parçası.
Peki Bu Füze Ne Yapıyor?
Kısaca anlatayım: Tayfun Blok-4, 1000 kilometreye kadar gidebilen, sesin 5 katı hızla (hipersonik diyorlar) ilerleyen bir füze. Yani fırlatıldığında düşmanın savunma sistemleri daha ne olduğunu anlayamadan hedefini bulabiliyor. Hareketli rampalardan ateşleniyor, yani sabit durduğu yerden değil; istenilen noktaya götürülüp kullanılabiliyor. Bu da çok büyük bir avantaj.
Neden Önemli?
Dışardan bakınca “bir füze daha” gibi görünebilir ama işin aslı öyle değil. Bu teknoloji, dünyada yalnızca birkaç ülkede var. Amerika, Rusya, Çin derken, şimdi Türkiye de bu kulübe katılmış durumda. Üstelik kendi mühendisleriyle, kendi alın teriyle.
Bu füzeyi yapmak demek, sadece savaşmak için değil, masada daha güçlü oturmak için de büyük bir adım demek. Bugün diplomaside söz sahibi olmak istiyorsan, arkanda böyle teknolojilerin olması gerekiyor. Çünkü herkes güçlüyle konuşur.
Son Sözüm Şu:
Tayfun Blok-4 sadece bir füze değil, Türkiye’nin “ben de varım” demesidir. Artık sözümüzü sadece kürsülerde değil, sahada da söyleyebiliyoruz. Ve bu, bir milletin öz güvenini ayağa kaldıran en önemli şeydir.
Gurur duymalıyız. Eleştirelim, sorgulayalım ama yapılanı da görmezden gelmeyelim. Çünkü bu füze, sadece göğe değil, bir milletin özgüvenine ışık tutacaktır.