Türkçe, zenginliği ve ifade gücüyle gurur duyduğumuz dilimiz. Ancak ne hikmetse, ilkokul dördüncü sınıf müfredatının temel taşlarından olan “de/da” ve “ki” bağlaçlarının yazımı, hatta “mi” soru edatının kullanımı konusunda hâlâ afallıyoruz. İşin ilginç yanı, bırakın okuma yazmayı yeni sökenleri, üniversiteyi bitirmiş, hatta yüksek lisans yapmış insanlar bile bu basit kurallarda tökezleyebiliyor. Peki, bu kadar zor olan ne?
Önce şu kafa karıştıran “de/da”, “ki” ve “mi” üçlüsünü kısaca hatırlayalım:
- “De/Da” Eki ve Bağlacı: Çok basit bir kuralı var aslında. Eğer bir şeyin nerede olduğunu, yani bulunma durumunu belirtiyorsa bitişik yazılır: “Masada duruyor,” “evde unuttum.” Ama cümleye “dahi,” “bile” anlamı katıyorsa, o zaman bir bağlaçtır ve ayrı yazılır: “Ben de geldim,” “kitap da okurum.”
- “Ki” Eki ve Bağlacı: Bu da “de/da”ya benzer bir ayrım taşır. Eğer ilgi zamiri ya da sıfat yapan bir ekse bitişik yazılır: “Seninki daha güzel,” “evdeki hesap.” Yok, iki cümleyi birbirine bağlıyorsa, o zaman bir bağlaçtır ve ayrı yazılır: “Duydum ki gelmişsin,” “Biliyorum ki başaracaksın.”
- “Mi” Soru Edatı: Bu en kolayı belki de. Her zaman ve her koşulda ayrı yazılır, kendinden önceki kelimeye soru anlamı katar: “Geldin mi?”, “Güzel miydi?”
Kurallar bu kadar netken, neden bu kadar zorlanıyoruz?
Türkçe, eklemeli bir dil olduğundan eklerin kelimeye kattığı anlamlar çok çeşitli olabilir. “De/da” ve “ki”nin hem ek hem de bağlaç olarak farklı işlevleri olması, özellikle hızlı yazarken veya konuşurken anlık olarak doğru ayrımı yapmayı zorlaştırıyor. Kurallar basit gibi görünse de, cümlenin akışı içinde hangi görevi üstlendiğini hızlıca tespit etmek sürekli pratik gerektiriyor.
Günümüzde kısa mesajlar, sosyal medya paylaşımları gibi daha gündelik ve kurallara daha az dikkat edilen yazışma biçimleri hayatımızın vazgeçilmezi oldu. Bu durum, dil bilgisi kurallarına verilen önemi azaltabiliyor. Acaba önceden de bu hatalar yapılıyordu da, yazılı iletişimin bu kadar yaygınlaşmasıyla mı daha görünür hale geldi, yoksa gerçekten dil bilgisi kurallarına duyarlılığımız mı azaldı? Muhtemelen ikisi de..
Dil bilgisi konularının sadece ezberleterek değil, bol örneklerle ve pratik uygulamalarla içselleştirilmesi sağlanmadığında bilgiler kalıcı olmuyor. Temelden gelen bu eksiklikler, maalesef sonraki eğitim basamaklarında da kendini gösteriyor.
Türkçede bağlaçların ve edatların doğru kullanımı, cümlenin anlamını gerçekten de tamamen değiştirebiliyor. Bu yüzden bu konu, basit bir yazım kuralından çok daha fazlası. Dilimizin doğru ve etkili kullanımı, düşüncelerimizi doğru aktarabilmemizin de anahtarı.
Bu yaygın hatalar, sadece bireysel dikkatsizliğin değil, aynı zamanda değişen okuma-yazma alışkanlıklarımızın ve belki de eğitim sistemimizdeki bazı eksikliklerin birleşiminden kaynaklanıyor. Daha fazla pratik, daha fazla dikkat ve bu konudaki farkındalığın artırılması, dilimizi daha doğru kullanmamıza kesinlikle yardımcı olacaktır.
Peki, sizce bu sorun bireysel sorumluluk mu, yoksa eğitim sistemimizin bu konuya daha fazla odaklanması mı gerekiyor?