10. yargı paketi büyük bir patırtı gürültü içinde kabul edildi.
Bu yargı paketi de diğer yargı paketlerinde olduğu gibi kamuoyunda tartışıldı eleştirildi ve nihayetinde medenî bir ülkenin(?), medenî meclis görüntüleri(!) eşliğinde yasalaştı.
Tabii ki burada sorulması gereken, bu paketler vasıtasıyla beklentiler karşılandı mı? Yani şeklen bir şey yapılıyor ama özü itibariyle, mesela “hukuk devleti idealine” kavuştuk mu? Türkiye’de şükürler olsun anayasamız da var diğer ilgili konuları çerçeve altına alan yasalar da var.
Şimdi sormamız gereken, bunca yargıda reform faaliyetlerine rağmen “hukuk devletinin” şefkatli elini uygulamada neden göremiyoruz? Hukuk Devleti, zaten olması gereken bir anayasal ilke Türkiye’de… Ama dediğim gibi yargı pratiğinde her nedense bunu göremiyoruz!
Bir de neden yasama faaliyetleri yapılır?
Burada da önemli olan, yapılacak yasaların veya bir yasanın değişikliğe uğramasında, “kamu yararının” gözetilmesidir. Toplumsal çıkarlarımız ve faydamız, yapılacak yasama faaliyetleri neticesinde optimal düzeye erişmiyorsa yapılan çalışmalar, “dostlar alışverişte görsün” nev’inden nafile çalışmalardır.
Bunca cümle karmaşası içinde ifade etmek istediğim, Türkiye’de eksikliğini çektiğimiz husus…
HUKUK DEVLETİDİR.
HUKUK DEVLETİ nedir diye sorsak:
– Devletin bütün işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu ve bu bağlılığın, bağımsız yargı mercileri tarafından denetlenebildiği bir devlet düzenine, hukuk devleti denir. Bu bağlamda, polis devleti ile kanun devletinin tamamen karşı tarafındadır. Yine kanunlar hukuk sisteminin genel ilkelerine, insan haklarına, adalet duygusuna aykırı olmalarına rağmen bu kanunların titizlikle tatbik edilmesi, bu kanunlara uyulması, son tahlilde çağdaş bir hukuk devletinin tesisine vesile olmaz. Bu sistem ancak ve ancak az önce ikrar ettiğimiz “kanun devletine” gönderme yapar.
* * *
Anayasa Mahkememiz, “hukuk devletini” 2013 yılında verdiği kararda geniş bir perspektiften tanımlamıştır:
“Anayasa’nın 2. Maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlettir. Kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle, kanun koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.”
HUKUK DEVLETİNİN nihai amacı;
Birey hürriyetlerini devletin sınırsız ve keyfi iktidarına karşı korumaktır.
Buradan da hukuk devletlerinde “keyfiyete” yer yoktur denebilir.
Hukuk Devleti’nin olmazsa olmazları için;
– Adalet duygusu,
– Hukukun üstünlüğü,
– Güçler ayrılığı,
– Yargı bağımsızlığı,
– Ve hukukun EVSENSEL İLKELERİNE saygıdır, denebilir.
Bu bağlamda, Türkiye’de hukuk devletine ulaşamadan, istediğimiz kadar yasa/kanun değişiklikleri yapalım…
Netice de kamu yararı tesis edilemediği müddetçe, “havanda su döğmüş” oluruz.
Her şeyden önce, şu çok klişe cümle bile bizim gibi az gelişmiş- gelişmekte olan ülkeler adına “hukuk devletine” ne kadar gereksinim duyduğumuzun göstergesidir:
“Türkiye’de yargının siyaset kurumunun etkisinden ve tesirinden arındırılması her açıdan memleket kazanımlarımız için fevkalade önemlidir.”