İşsizlik…
– Enflasyon…
– Eğitim…
– Terör…
– Gelir dağılımındaki eşitsizlik…
– Rüşvet ve yolsuzluk…
– Demokrasi/fikir özgürlüğü…
– Sağlık/sosyal güvenlik…
– Çevre sorunları…
– Uluslararası ilişkiler…
– Asayiş/güvenlik…
– Laiklik ve Demokrasi…
– Cinsiyet ayrımı…
Şimdi bunlar ne, bunları niye sıraladınız diyebilirsiniz?
Bu sıraladığım maddeler, ülkemizde senelerce çözümlenememiş, kök salmış sorunlar demetinden bazıları…
İsrail-İran savaşından ötürü, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan,
“iç cepheye” vurgu yaptı ya, kanımca doğru saptamadır. Ama bu iç cephe gerçekten de güçlü olmak zorunda. İsrail tarafından gelen hadsiz ve fütursuzca yorumlardan ötürü, “sırada Türkiye var…” gibi… Bu yüzden dış cepheden gelecek tehdit ve saldırılara, ancak içeride yani iç cephede kenetlenerek, “olması gereken” cevapları verebiliriz.
Aslında bu bağlamda, İsrail ve İran arasındaki gerginlik gerilim ya da açıkça savaşın, sadece taraflara bir sonucu çıkmıyor. Açıkça söylemek gerekirse İsrail’in hiçbir kural dinlemez ve fütursuzca hareketleri sonucunda bölgeyi ateş çemberine döndürmeye meyilli olması, teokratik bir devlet ideolojisi ve politikası benimseyerek izlemesi, yıllardır İran’ı “Şer ekseninin başı” olarak dünya kamuoyuna lanse etmesi ve İran üzerinden bölgeye girme hevesinin olması… Ezcümle, burada olan bitenler sadece ne İran ile ne de İsrail ile sınırlı kalıyor…
Yine, bu açıdan iç cephe olgusunun içinin doldurulması gerekiyor. Muhalefetin susturulmaya çabalandığı, muhalif belediyelerin anbean soruşturma ve baskınlar ile diken üzerinde tutulduğu, yeni anayasa yapalım nidalarının eksik olmadığı ama toplumsal mutabakat adına pek bir çabanın harcanmadığı, terörsüz Türkiye hedefinde esas vatan sevdalılarının ve vatanperverlerin görmezden gelindiği, PKK elabaşının birden değerlendiği, yine Kürt Milliyetçiliği üzerinden politika yaparak konjonktürel nema kapma derdinde olanların el üzerinde tutulduğu bir Türkiye sosyolojisinde…
İÇ CEPHEYİ nasıl tahkim edeceğiz?
Son yerel seçimlerde önemli bir sıçrama gerçekleştiren Cumhuriyet Halk Partisi ve seçmeninin “ötekileştirildiği” bir reelpolitik düzlemde daha gerçekçi olmak durumundayız.
İç cephenin samimi olarak tahkim edilmediği bir Türkiye ortamında, hanehalklarının geçim derdine düştüğü, gencinden yaşlısına iş aş huzur için günbegün umutlarını tükettikleri; çünkü ehliyet ve liyakatin yerini nepotizmin aldığı ve adama göre iş tahsislerinin yapıldığı, iktidar gibi düşünmeyenlerin toplumun çoğunluğunun dışında tutulduğu anakronik tutum ve tavır içinde, iç cepheyi nasıl sağlamlaştıracağız, feraseti yüksek toplumumuzun takdirine bırakıyorum.
İç cephe, toplumumuzun ancak yekvücut olmasıyla dışarıya caydırıcılık anlamında gövde gösterisinde bulunur. Bugün, ülkemizde bir kesim bir eli yağda bir eli balda misali gününü gün ederken, bir başka kesim bırakın yarınını, varolduğu ânın bile tadını çıkaramıyor. Tabii mesele ekonomi olunca, geçim olunca, nasıl insanlar endişe etmesinler. Dünya Ekonomik Forumu “Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu-2025” yayımlanmış. Bu rapor, ülkelerin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda sağlık, eğitim, ekonomi, siyaset alanında “nerede olduklarını” gösteriyormuş. 2025 yılında, Türkiye toplumsal cinsiyet eşitliğinde, 148 ülke arasında 135’inci sırada yer almış. Geçen sene Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitliğinde 146 ülke arasında 127’inci sırada yer almış. Bu bağlamda 2025 senesi itibariyle ülkemiz 8 basamak geriye gitmiş.
İleri demokrasi ve Yeni Türkiye tasavvurunun geleceği nokta burası mıydı değerli okuyucular? Demokrasi liginde hibrit kategorisinde yer alırız ve “bir arpa boy yol alamayız”! Bu tip demokrasi ve hukuk düzeniyle ne Avrupa’da ne de dünyada “anlattıkları” gibi bir itibarımız olur ne de dikkate alınırız! Bazı sivri zekalılar da CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Almanya’da çekilen fotoğrafıyla Sayın Erdoğan’ın NATO toplantısında çekilen fotoğrafı üzerinden mukayese yapmakta. Ankara Araştırma Şirketi, bir araştırma yapmış:
Katılımcılara şöyle bir soru sorarak, cevapların dağılımını yaş gruplamasıyla yapmış:
“- Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde Sayacağımız İsimlerden Hangisine Oy Verirsiniz?”
18-34 yaş grubundaki katılımcılar;
%62,5 oranıyla Ekrem İmamoğlu cevabını vermişler.
%26,2 oranıyla R. Tayyip Erdoğan cevabını vermişler.
34-55 yaş grubundaki katılımcılar;
%42,8 oranıyla Ekrem İmamoğlu cevabını vermişler.
%46,5 oranıyla R. Tayyip Erdoğan cevabını vermişler.
55 yaş ve üzeri gruptakilerden katılımcılar;
%54,3 oranıyla Ekrem İmamoğlu cevabını vermişler.
%34,7 oranıyla R. Tayyip Erdoğan cevabını vermişler.
Demek ki fotoğraf karesinde en önde olmak ile bu iş yürümüyor. 3 Y ile savaşacağını beyan eden AK Parti, bu dönemde milletin önüne engel üzerine engel çıkarmakta.
İleri demokrasi bir hedef idi…
Yeni Türkiye bir hedef idi…
Bu yeni Türkiye olgusundan nem kapanlar oldu ama burada ileri sürülen, yeniden bir ülke inşaı değildi. Yeni Türkiye’den murat edilen, demokratikleşmenin sağlanarak, insan hak ve hürriyetlerinde medenî ülkeler liginde yer alarak, modernleşmenin ileri aşamaya taşınması idi.
Ama bu hedef şuan için tünelin ortasında bile değil.
Ne ileri demokrasinin ne de diğer yaldızlı kelimelerle oluşturulan cümlelerin ülkemizde varlığından söz edebiliriz. Öğrencilerin anayasal hak olan gösteri ve yürüyüş hakkını kullanamadıkları, gazetecilerin apar topar gözaltına alınıp tutuklandığı bir distopya misali Türkiye gerçekliğinde, pekâlâ uluslararası sıralamalarda nal toplamamız olağandır, diye düşünmekteyim.
İşin ilginç yanı…
CHP davasıyla ilgili gelişmelerin hanehalkları nezdinde ve piyasa uzmanlarınca merakla beklenmesi. Çünkü, çıkabilecek bir olumsuz karar hem finansal piyasalarda hem de emtia piyasalarında dalgalanmalara yol açmaya aday.
Ama eğer, uysal ve uslu bir muhalefet yapısını inşa etmek istemeseydik ne uluslararası derecelendirmelerde ne de ekonomik tablomuzda böyle dalgalanmalar tecrübe ederdik.