Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) yayımladığı 2025 Küresel Haklar Endeksi, Türkiye’nin işçi hakları açısından yaşadığı derin krizleri gözler önüne seriyor. Ne yazık ki, Türkiye yıllardır olduğu gibi bu yıl da Bangladeş, Belarus, Mısır gibi ülkelerle birlikte “en kötü 10 ülke” arasında yer aldı.
Bu durum sadece işçilerin çalışma koşullarının kötü olduğunu değil, aynı zamanda temel demokratik hak ve özgürlüklerin de sistematik şekilde kısıtlandığını gösteriyor. Rapor, Türkiye’de sendikal faaliyetlere uygulanan baskıların ne denli yoğun olduğunu, toplu pazarlık haklarının fiilen engellendiğini, grevlerin yasaklandığını ve işten çıkarmaların keyfi biçimde kullanıldığını açıkça ortaya koyuyor.
DÜNYADA İŞÇİ HAKLARI SÖNÜYOR, TÜRKİYE BU KÖTÜ TABLODA ÖNE ÇIKIYOR
2025 raporu sadece Türkiye’yi değil, dünya genelinde işçi haklarında yaşanan ciddi gerilemeye dikkat çekiyor. Örneğin, işçilerin %72’sinin adalete erişememesi, grev hakkının %87 ülkede ihlal edilmesi, sendika kurma ve toplu pazarlık haklarının büyük oranda engellenmesi, evrensel bir kriz yaşandığını gösteriyor.
Buna rağmen Türkiye’de durum dünya ortalamasının bile altında seyrediyor. İfade özgürlüğü, toplanma hakkı gibi temel özgürlükler neredeyse tamamen kısıtlanmış durumda. Üstelik sadece “resmi” uygulamalar değil, polis şiddeti ve keyfi tutuklamalarla da işçilerin sendikal hak arayışı bastırılmaya çalışılıyor.
1 Mayıs 2024’te Taksim’de barışçıl gösteri yapmak isteyen yüzlerce kişinin gözaltına alınması, polis müdahalesinde kullanılan gaz bombaları ve plastik mermiler, Türkiye’de demokrasi adına ne kadar geriye gidildiğinin somut bir kanıtı oldu.
SENDİKAL HAKLARIN ENGELLENMESİNE KARŞI SİSTEMATİK BASKI
DİSK gibi köklü sendikalar bile bu baskıların dışında değil. Üyelerinin toplu pazarlık hakkını kaybetmesi, yöneticilerinin keyfi şekilde tutuklanması, sendikal faaliyetlerin kriminalize edilmesi Türkiye’de sendikaların karşı karşıya olduğu zorlukların büyüklüğünü gösteriyor.
İşçilerin özgürce örgütlenip haklarını araması engelleniyor; aksine, sendikacıların geçmişe dayanan hukuki dayanağı zayıf suçlamalarla tutuklanması, bu baskının devlet eliyle yürütüldüğünü ortaya koyuyor.
Kanser tedavisi gören bir sendika üyesinin cezaevine konması ise vicdanları yaralayan, insan hakları ihlallerinin boyutlarını gösteren üzücü bir örnek.
DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜK VE ADALET İÇİN İŞÇİ HAKLARI MÜCADELESİ
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun da vurguladığı gibi, işçi hakları mücadelesi sadece ekonomik bir sorun değil, demokrasi ve temel haklar meselesidir. Türkiye’de ve benzer baskıcı rejimlerde, işçi haklarıyla ilgili yaşanan sorunlar, toplumun tüm kesimlerinin özgürlüklerinin kısıtlanmasının işaretidir.
Bu açıdan bakıldığında, işçilerin sendikal haklarını korumak ve geliştirmek için verilen mücadele, aynı zamanda daha demokratik, daha adil bir toplum için verilen mücadeledir. Uluslararası tedarik zincirlerinin, çok uluslu şirketlerin işçilerin haklarını yok sayması da küresel boyutta çözülmesi gereken bir sorun olarak önümüzde duruyor.
NE YAPMALIYIZ? GÜÇLÜ DAYANIŞMA VE FARKINDALIK ŞART
Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanındaki işçilerin haklarına yönelik saldırılara karşı;
Öncelikle bu hak ihlallerini görünür kılmak, kamuoyunda güçlü bir farkındalık yaratmak gerekiyor.
Baskıcı uygulamaları, keyfi tutuklamaları, yasaklamaları ifşa etmek için uluslararası dayanışmayı güçlendirmek hayati önem taşıyor.
Devletlerin ve şirketlerin işçilerin haklarına saygı göstermesini talep etmek için küresel iş birliği şart.
Toplumsal muhalefetin, demokratik güçlerin işçi hakları mücadelesiyle yan yana gelmesi, baskıların aşılmasında kritik rol oynayabilir.
Ancak bu adımlar atılmazsa, Türkiye işçi hakları alanında kötü örnek olmaya devam edecek hem ekonomik hem de demokratik krizler derinleşecek.
SON SÖZ
İşçi hakları mücadelesi aslında toplumun tamamının demokratik geleceği için verilen bir savaştır. Türkiye’de işçilerin yaşadığı sorunlar sadece onların değil, herkesin sorunudur. Bu nedenle işçi hakları konusunda her kesimin daha duyarlı ve aktif olması gerekiyor. Aksi takdirde baskılar artacak, eşitsizlik ve adaletsizlik büyüyecek.
Bugün işçi hakları için verilecek mücadele, yarının daha özgür ve adil Türkiye’sinin temeli olacaktır.