Erhan Salman
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Türkiye’de Çocukların-Gençlerin Durumu

Türkiye’de Çocukların-Gençlerin Durumu

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Oksijen Gazetesi yazarı değerli hocamız Selçuk Şirin son yazısında, önemli bir hususa parmak basmış.

UNICEF Raporunu paylaşmış: “Çalkantılı bir Dünyada Çocukların Durumu”.

Bu raporda Türkiye’deki çocukların da durumuna ışık tutulmuş.

Rapora göre Türk çocukları, PISA sınavlarına dayanarak ölçülen beceri seviyesinde 40 ülke arasında 37’nci sıradaymış. Ruh sağlığında 35, fiziksel sağlıkta 37’nci sıradaymışız. Bu üç kategorinin ortalamasına göre 36 OECD ülkesi arasındaki yerimiz ise 35’incilikmiş.

Türkiye, 36 OECD ülkesi arasında yapılan genel değerlendirmede sondan ikinci sırada yer almış. Yunan çocuklar genel sıralamada 24, Japon çocuklar 14, Portekizli çocuklar 4’üncü ve Hollandalı çocuklar da ilk sırada yer alıyormuş.

Rapor çocuk refahını üç genel kategoride değerlendiriyormuş: Ruh sağlığı, fiziksel sağlık ve beceriler. Bu üç kategorinin ortalaması olan genel değerlendirmede sondan ikinciymişiz. Türkiye, 36 OECD ülkesi arasında yapılan genel değerlendirmede çocuk refahı bakımından 35’inci sırada yer alıyormuş. Şili dışındaki OECD ve AB ülkelerinin tamamında durum bizden daha olumlu bir tablo sunuyormuş. Yunanlı çocuklar genel sıralamada 24, Japon çocuklar 14, Portekizli çocuklar 4’üncü ve Hollandalı çocuklar da ilk sırada yer alıyormuş.

Fiziksel sağlıkta UNICEF; beslenme, hareket, obezite üzerinde duruyormuş. Ruh sağlığı bakımından ise depresyon, yalnızlık ve kaygı seviyesine bakılıyormuş. Türkiye, bu iki alanın ortalamasında yine 40 ülke arasında 37’inci sırada yer almış. Japon çocuklar fiziksel sağlık bakımından, Hollandalı çocuklar ise ruh sağlığı bakımından dünyada en sağlıklı durumdaymış. Son 5 yılda dünyada ergenlikte görülen intihar oranlarındaki en yüksek artışın gözlendiği ülkelerden biri Türkiye imiş. Rapora göre Japonya ve Güney Kore ile birlikte Türkiye genç intiharların en hızlı arttığı üç ülkeden biriymiş.

Türkiye, OECD ülkeleri içinde ‘yüksek yaşam memnuniyetine’ sahip olanların oranı bakımından en son sırada yer alıyormuş.

—*— 

Bilmiyorum ama, gerçekten de Türkiye’de “kan kaybının” her alanda ve toplumun farklı katmanlarında yaşandığı söylenebilir.

Zaten, siyasal bakımdan toplumumuzda “kutuplaşma-saflaşma” had safhada seyrederken, çocuklarımızın durumunun neredeyse yerlerde gezindiği uluslararası ölçümlerde bir milim mesafe kat edemediğimiz hakikatinde ne/neler yapmalıyız/yapılmalı?

Nüfusumuzun yaşlandığı bir gerçek. Öte yandan genç nüfusumuzun “niteliğinin” bizleri ileri bir aşamaya taşıyıp taşımayacağı da ayrı bir muamma! Türkiye’de doğurganlık oranı, hiç görülmemiş bir biçimde %1,51’e gerilemiş. Bu düzey, nüfusun kendisini yenileme oranının epeyce altında bir oran. (Bahsettiğimiz oran %2,1)

Öte yandan yine sabah gazetesinde bir haber okudum. Özel okulların hâl-i pür melalini ortaya koyan/çıkaran. Veliler, özel okulların eğitim seti diye kitapları fahiş düzeyden 60.000 TL’den öğrencilere zorla sattıklarından bahsediyordu.

Gerçekten de üzücü gelişmeler… Okullarımızdaki eğitimin ve öğretimin kalitesi ortada. Nitelikli nüfus yapısı ancak nitelikli eğitimle mümkün. İşte laikliğin, laik eğitimin önemi burada ortaya çıkıyor. Eğer okullarımız tarikat ve cemaatlerin cirit attığı mekânlara dönüştürülür, pozitif öğretimin cemaatler eliyle saptırıldığı, çocukların, küçücük çocukların ruhsal gelişimlerine aykırı bir şekilde sınıflarda mizansenlerin düzenlenmesi, kanımca, eğitim-öğretim noktasında geldiğimiz yeri göstermekte.

Matematikte iyi değiliz…

Fen Bilimlerinde iyi değiliz…

Anadilimize hâkim değiliz, çok az sözcükle gündelik bir yaşam idame ediyoruz. Gençler, üniversite sıralarına geldiklerinde çorak bir kelime haznesiyle duruma vakıf olmaya çabalıyorlar. Bir de her sene YKS maratonunu düşünün… Milyonlarca öğrenci, gelecekleri için bir maratona tâbi tutuluyor. Eğitim panoramamız ortada. Genç nüfusun hâli ortada… Sonra, neden, parlak beyinlerimiz yurtdışına göç ediyorlar diye, soruyorlar? Hem gençlerin kendilerinden kaynaklanan sorunlar var; hem de eğitim-öğretim sisteminin kendisinden kaynaklanan sorunlar var. Ve bunlar eşânda kesişince sorun yumak oluyor: Nüfusumuz gittikçe yaşlanırken, gençlerimiz nitelik olarak irtifa kaybetmekte, yine geleceklerinden emin olamadıklarından dolayı da, aile kurumuna adım atmakta, yeni bir hayat tesis etmekte, tereddüt yaşamaktalar. 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medyabir Haber Ajansı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet