Türkiye ekonomisi zaten bir süredir durgunluk sinyalleri veriyordu ama son istihdam verileri bu durgunluğun artık ciddi bir krize dönüşmekte olduğuna işaret ediyor. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) SGK verilerine dayanarak hazırladığı yeni rapor, Eylül 2024 ile Şubat 2025 arasındaki altı aylık süreçte tam 645 bin 941 kayıtlı işin kaybedildiğini ortaya koydu. Açık söylemek gerekirse, bu sadece rakamsal bir düşüş değil; Türkiye’de çalışan kesim açısından bir alarm zili.
Daha da çarpıcısı, bu kayıp oranı yüzde 4,1 ile son on yılın en büyük ikinci istihdam daralması. Birincisi ise 2018-2019’daki döviz krizinin yaşandığı döneme ait ve yüzde 6,8’lik bir kayıptı. Yani bugün yaşadığımız tablo, çok net biçimde özel sektörün artık nefes almakta zorlandığını gösteriyor.
ANTALYA VE İSTANBUL ZİRVEDE: BÜYÜK ŞEHİRLERDE ÇALIŞANLARIN GELECEĞİ BELİRSİZ
İstihdam kayıplarının iller bazında dağılımı ise çok dikkat çekici. En sert daralma Antalya’da yaşanmış: Tam 168 bin kişi işini kaybetmiş. Antalya gibi turizme bağımlı bir kent için bu düşüş büyük bir ekonomik çöküş anlamına gelir. Tatil sezonunun bitmesiyle her yıl bir miktar düşüş olurdu ama bu sefer tablo çok daha vahim. Demek ki sadece sezon etkisi değil; turizm gelirlerinin zayıflaması ve ekonomik güvensizlik de bu gidişatta etkili olmuş.
İstanbul’da ise 121 bin kişilik iş kaybı var. Türkiye’nin ekonomik kalbi sayılan bir şehirde bu kadar yüksek işsizlik demek, özel sektörün çok zorlandığına işaret ediyor. Aynı şekilde Muğla’da 72 bin, İzmir’de 37 bin kayıtlı iş kaybolmuş. Turizm ve hizmet sektörüne dayalı tüm bu kentlerde neredeyse aynı senaryo yaşanıyor: sezon bitti ama yerine yeni bir ekonomik dinamizm gelmedi.
Bu da bize şunu söylüyor: Mevsimlik işlerin geçici yapısı bir yana, kalıcı işlerin de artık güven vermediği bir döneme girdik.
SEKTÖRLERDE BÜYÜK DÖKÜLME: KONAKLAMA, METAL, PERAKENDE
Rapor, sadece şehir bazlı değil; sektör bazlı kayıpları da ortaya koyuyor. En büyük çöküş konaklama sektöründe: 202 binden fazla kayıtlı iş bu alanda yok olmuş. Bu, sektörün neredeyse yüzde 40’ını kaybettiği anlamına geliyor. Turizmdeki genel durgunluk, artan işletme maliyetleri, azalan yabancı turist sayısı ve iç pazarın harcama gücünün düşmesi bu tabloyu hazırlamış görünüyor.
Metal imalatı, restoran hizmetleri, danışmanlık ve perakende gibi sektörlerde de ciddi iş kayıpları yaşanmış. Küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler) adeta savunma pozisyonuna geçmiş durumda. Ne personel tutacak güçleri kalmış ne de büyüme niyetleri.
Bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor: Ekonomik istikrar, sadece rakamlarla değil, sokaktaki işletmelerin ışıkları sönmeden anlaşılır. Bugün birçok küçük işletme kepenk indiriyorsa, istikrar söylemi kâğıt üstünde kalıyor demektir.
DEPREM BÖLGESİNDE UMUT VEREN BİR KIVILCIM: HATAY’DA ARTIŞ VAR
Raporda insanı bir nebze umutlandıran bir gelişme de var. Depremin en çok etkilediği illerden biri olan Hatay’da 57 binden fazla yeni iş yaratılmış. Bu artış, bölgedeki yeniden yapılanma projeleri ve devlet teşvikleri sayesinde olmuş görünüyor. Hatay gibi büyük yıkım yaşamış bir bölgede bu artış çok kıymetli. Aynı anlayışın diğer bölgelere de taşınması gerektiğini düşünüyorum.
Zira bu gösteriyor ki: Doğru planlama ve kararlı desteklerle istihdam yaratmak mümkün.
ÖZEL SEKTÖRÜN YÜKÜ ARTIK TAŞINAMAZ BOYUTTA
Raporda en dikkat çekici cümlelerden biri, iş kayıplarının neredeyse tamamının özel sektörde yaşanmış olması. Bu, devletin istihdamı koruduğu anlamına gelmiyor maalesef; aksine özel sektörün yalnız bırakıldığı anlamına geliyor.
Bugün bir işletme sahibi elektrik, kira, vergi ve sigorta maliyetleriyle uğraşırken bir de talep yetersizliğiyle karşı karşıya. Üstüne üstlük yatırım yapmaya da cesaret edemiyor. Böyle bir tabloda işverenin istihdamı sürdürmesi neredeyse imkânsız. Yani bu düşüş şaşırtıcı değil, ama önlenebilir bir krizdi.
RAKAMLARIN ÖTESİNDE, YAŞANAN GERÇEKLİK
Bu raporu sadece bir akademik çalışma olarak görmek hata olur. Çünkü bu rakamlar aslında şunu söylüyor: Türkiye’nin çalışkan insanları işini kaybediyor. Gençler mezun oluyor ama iş bulamıyor. Tecrübeli çalışanlar emekli olana kadar değil, ilk kriz anında işsiz kalıyor. İşverenler üretim yapacak cesareti, tüketiciler harcama yapacak gücü bulamıyor.
Bu tablonun terse çevrilmesi için samimi, sürdürülebilir ve cesur bir ekonomik reform sürecine ihtiyaç var. Vergi indirimleri, prim desteği, yatırım teşvikleri, bölgesel kalkınma projeleri ve istihdam dostu finansman modelleri artık ertelenemez.
Kısacası; bu ülke istihdam yaratmayı başardığında, tüm yaralarını sarabilir. Ama istihdamı kaybederse, güveni de kaybeder.