Yıllardır “ihracat rekoru kırıldı” manşetlerine alışığız. Ancak bu rekorlar, çoğu zaman değer bazlı artıştan değil, kurun etkisiyle şişen nominal rakamlardan kaynaklanıyor. Daha da önemlisi, Türkiye bazı geleneksel pazarlarda ciddi kayıplar yaşıyor.
AB Pazarındaki Düşüş
Avrupa Birliği uzun yıllar Türkiye’nin en büyük ihracat pazarıydı. Ancak son dönemde, AB’deki resesyon sinyalleri, sıkı yeşil mutabakat kuralları ve Türkiye’nin sürdürülebilirlik kriterlerine uyumda yavaş kalması, bu pazarda pay kaybına neden oldu.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Belirsizlik
Siyasi gerilimler ve bölgesel istikrarsızlık, Türkiye’nin Orta Doğu’daki pazarlarını da riske attı. Özellikle Suudi Arabistan ve Mısır ile yaşanan dönemsel gerilimler, ihracatçıya pahalıya mal oldu. İlişkiler düzeliyor gibi görünse de kaybedilen güvenin telafisi zaman alacak.
Otomotivde Uzaklaşan Avrupa
Bir başka kırmızı alarm da otomotivde çalıyor. Türkiye’de üretilen araçların önemli bölümü AB’ye ihraç ediliyordu. Ancak Almanya ve Fransa gibi ülkeler, artık yeşil dönüşüm kapsamında elektrikli araç üretimini kendi içinde tutmaya yöneliyor. Bu da Türkiye’nin ana pazarda dışlanması riskini doğuruyor.
İhracat Artıyor Ama…
Rakamlar artıyor, evet. Ama birim ihracat değeri hâlâ düşüklüğünü koruyor. Yüksek katma değerli ürün ihracatına geçilmeden, Türkiye sadece daha fazla çalışıp daha az kazanan bir ekonomiye dönüşüyor.
Ne Yapmalı?
Yeni pazarlara açılmak, dijital ticareti ve lojistik altyapısını güçlendirmek, sürdürülebilir üretime geçmek zorundayız. Aksi takdirde, “ihracatta pazar kaybı”, daha sık duyduğumuz bir kavrama dönüşecek.